Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

30 Kasım 2012 Cuma

Uyuyamayan güzel...

              


                 Âşık olmak zor zanaat ti… Çünkü doğru adamı bulmak gerekirdi önce, kalbinden her daim ipe sapa gelmez serseriler geçerken. Aslında yaşamak istediklerin fütursuzcaydı ama sen geleceğini düşündüğünden akşam evine elinde ekmeği ile gelecek o adamı aradın hep. Sakladın ruhunu ve izin vermedin kimselerin seni gerçekten tanımasına. Biliyorum. İstediğin hayat bu değil ama bunu yaşıyorsun. Bu verildi çünkü sana. Ve sende kavga etmekten korktuğundan belki de kabul ettin sorgusuzca.
      Sen martılardan korkan kadın âşık olacağın adamı seçememekten korkuyorsun şimdi de. Oysa sende biliyorsun hayat sana iki tane seçenek sunacak ve sen güvenli dünyanın küçücük penceresinden korkarak bakacaksın aşka. Yanlış kararlar vereceksin. Bir sürü yanlış karar. Oysa ne kadar isteyeceksin âşık olduğun adamla geleceği düşünmeden yaşamayı.
Hayat sadece bir matematik sorusu…  Birçok bilinmeyeni olan tuhaf bir denklem… Sen x’e değerler vereceksin, aşkı bulmak için. Doğrusunun bu olduğunu düşüneceksin. Oysa sana hep söylüyorum. Aynaya bak, kimsenin göremediği Sen’e.   Sonra seni üzecek o adama âşık ol.
Elbet doğru tercihlerin olacak. Bırak yadırgasınlar seni. Sen kendini unutma yeter. Çünkü bir kez unutursan kendini, hayallerini yaksan da ısıtamazsın içini…
Uyu şimdi. Dünya daha güzel ve anlaşılır bir yer olduğunda söz seni uyandıracağım… Ama bil ki prens hiç gelmeyecek.

13 Kasım 2012 Salı

Kıymalı yumurta Özlem'i




          

          Alışamam zannettiğim ne çok şeye alıştım ben bilemezsin. İnsan acıyla ilk karşılaştığında nasıl çaresiz, nasıl nefessiz kalır bilirim ben. Böyle için kurumuş hissedersin. Sanki seni ayakta tutan tüm hayati sıvıların kaybolup gitmiştir. O kadar susuzsundur ki derinin çekildiğini hissedersin. Bu yüzden nefes alırken ciğerlerine iğneler batar, derin nefesler almaktan korkarsın. Dizlerde ki bağın çözüldüğü andır o an. Yığılacak gibi olursun ama enteresan bir şekilde ayaktasındır. Yürüyor, nefes alıyor, karnını doyuruyor, seni tanımayan insanlardan acını gizliyorsundur. Nasılsın sorusuna hiç yapmadığın kadar içten bir gülümsemeyle iyiyim diyorsundur. İyiyim, yıkıldım ama sen bilme. Ve ben paramparçayım seninle konuşurken. Sen gülümsememe odaklan ve beni anlama! Farketme ne yaşadığımı. Sen sadece alman gereken cevabı al ve sorgulama fazlasını diyorsundur aslında.

       Yıllarca böyle yaşadım. Kimselere kalbimi açmak istedim ben. Dostum olmasın, derdimi kimseye anlatmayayım dedim. Bir daha kıymalı yumurta yemedim. Sen benden gitmek için bana son kez geldiğinde mutfakta pişen kıymalı yumurta kokusunu duyuyorum her yerde. Yiyemiyorum. Sevmiyordum artık...

       Biliyor musun? Yıllarca geri dönmeni bekledim. Annem, ne zaman hüzünlensem seni andığımı bilir. Ah hayaldaşım! Seninle bir kadeh tokuşturmuşluğumuz yok işte. Olmadı bir rakı masasında birlikte bir anımız. Şarkı söylemedik sarhoşluğun etkisiyle. Biz hiç yüzmedik seninle. Ve güneşlenmedik. Sen benim en derin, en gizli yaramsın ve ne yazık ki hep orada kalacaksın. Acın her depreştiğinde bir yazıma konuk olacaksın. Duymayacaksın, görmeyeceksin, okumayacaksın.

Az daha sabretseydin, zaten yıllar bizi yavaş yavaş uzaklaştıracaktı birbirimizden...

6 Kasım 2012 Salı

Beni görmemiş say!



Kitapların arasında kendine bir dünya kurmuş her birini tek tek inceliyordu onu izlerken. Her bir kitabı eline alıp önce kapağına sonra arka yüzüne bakıyor sayfalarını hızlıca çeviriyor sonra elinde tartıyordu. Neye dayalı bir seçim olduğunu anlayamamıştı kadın. Tüm gününü orada geçirmek ister gibiydi adam. Elinde olmadan gizemli adama katıldı kadın. Adam ne yapıyorsa o da aynısını yaparak kitapların arasında dolaştı. Oysa kadın sistemliydi, kitap almaya gitmeden önce hangi kitabı alacağına karar verir ve alacağı kitap yoksa oyalanmadan çıkardı kitapçıdan. Ama adam, kendini işine kaptırmış öyle sakin öyle huzurluydu ki, kadının alacağı kitaplar aklından uçup gitmişti.
Bir süre sonra kadına bakarak kitaplardan birini kulağına götürdü. Kadın şaşkınlıkla bir sonra ki hamlesini anlamaya çalışırken adam gayet kendinden emin bir halde; kadına bakıp "beni oku" diyor dedi. Kadın güldü. Adam kitabı koltuğunun altına sıkıştırdı ve devam etti. Bir diğer kitabı eline aldı adam sonra ve "Adını öğrenmek istiyor" dedi.
Özlem dedi kadın çekinerek.
Gülümsedi adam.
Eline aldığı kitabı kulağına götürüp aynı soruyu sordu kadın. Senin Adın ne?
Adam cevap vermedi.
Devam ettiği sır dolu yolculuğunun içinde kaybetti kendini yeniden. Uzun bir süre sonra koltuğunun altına biriken kitapları ile kasaya gitti. Ödemesini yaparken de izledi kadın. Sonra kitaplardan birinin üzerine bir şeyler yazdı. Ve poşete geri koydu. Poşeti tezgahın üzerinde bırakıp tezgahtara birşeyler söyledikten sonra ayrıldı. Kadın merakla kasaya gitti. Elinde tuttuğunu unuttuğu kitap ile beraber. Niyeti adamın peşinden gitmekti. Tezgahtar kadına tam o an seslendi.
Kitaplarınızı unuttunuz!
Hangi kitapları?
Biraz önce çıkan beyefendinin size bıraktığı kitapları.
Kadın şaşkınlıkla kasaya ilerledi. Poşeti aldı ve kitapçıdan çıktı. Adam çoktan gitmişti. En yakın kafeye oturup kitapları karıştırmaya başladı.
Kitabın ilk sayfasında sadece Beni oku yazıyordu. Bu kitap adamın kulağına götürdüğü ilk kitaptı. İkinci kitabı eline alıp hemen ilk sayfasını açtı. Özlem yazıyordu. 3. kitabın ilk sayfasında Senin adın ne yazılıydı. Heyecanla 4. kitabı açtı kadın.
Kitabın adı "Beni görmemiş say"dı. İlk sayfası boştu. Tüm sayfaları hızla taradıktan sonra kitabı kapattı. İşte o zaman kitabın arka kapağında ki fotoğrafı fark etti. Kitabın yazarıydı gizemli adam ve kadın ona hiç ulaşamayacaktı."