Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

26 Mart 2013 Salı

Mutlu Olmalısın...




       Yağmuru duyuyorum. Pencereme çarpıyor. Bu kadar hüzünlü olmak zorunda değil dünya. Ben bu kadar acı çekmek zorunda değilim. Yeni başlangıçlarım olsun istiyorum. Çabalıyorumda. İnan bana. Daha az sigara içiyorum. Pek karıştırmıyorum eskileri ne zamandır. Güzel resimler asıyorum duvarlarıma. Çiçekler kurutuyorum. İnadına renkli giyiniyorum. Daha çok insanla tanışıp, daha çok hayat paylaşmaya çalışıyorum. 

       Yaşam bu ya inanmak zorundaymışım gibi geliyor. Her sabah aynanın karşısında dikilip tam bir dakika boyunca kendimi kandırıyorum; "Mutlu olacaksın" diyorum kendime. Mutlu olmak zorundasın. Mutlu olmalısın. Mutlu ol! 

    Biliyorum hayat o kadar kısa ki. Gözümü yeniden açtığımda bitmiş olacak ve hayıflanacağım geçmişime.. Çokça da kızacağım kendime. Ama yağmur yağıyor ya böyle hüzünlü, gözlerim dalıyor belirsizliğe... Anılar geliyor gözlerimin önüne. Keşke diyorum biri çıksa, çıksa da beni kurtarsa bu yalnızlıktan. Hüzünlerimi alıp yerine mutluluklar koysa. Gülsek beraber. Yeni anılarımız olsa mesela. Yağmur yağınca hüzünlenmesek. Komik bir ikili olsak. Çünkü hüzünlü olmak çok yordu beni. 

     Biliyorum bir yerlerde beni gülümsetmek için bekliyorsun. İnanıyorum. Yoksa yaşayamam. Ama biliyor musun acele etmen gerek. Çünkü inancım yağmurda eriyor artık yavaş yavaş. Çık gel neredeysen yabancı'm...

24 Mart 2013 Pazar

Geleceğe bir adım at!!!

     



        Bazıları savaşmak istemez. Yenilgiyi baştan kabullenmişlerdir. Ne yapsan kar etmez artık. Bırakman gereken yeri bilmelisin. Yoluna devam edeceğin yeri... Hayat gerçekten kısa çünkü. Yürümeye başla... Geriye bakma şimdi. Geçmişin seni kovalıyor, biliyorum. Bir sürü hata bir sürü saçma sapan şey yaşadın. Çok canını acıttılar. Sana verdikleri zararın farkına bile varmadılar hiç.             
          Şimdi unut hepsini. Affet. Elbet sende mutlu olacaksın. Nasıl, nerede veya kimle bilmiyorum. Ama mutlu olmak zorundasın. Çünkü herkes mutlu olur. Senin de illa yoluna devam etmeni sağlayacak birşeylerin vardır. Bir şarkı belki, ya da hiç gitmediğin bir ülkenin hiç görmediğin bir yerine ait bir fotoğraf. Geleceğe dair bir şeyler illa bulacaksın. İnanmanı sağlayacak. Yeni bir kağıt falı öğrenebilirsin. Ya da kolay bir ilizyon. Bir el çabukluğu. Bir bozuk parayı birinin kulağının arkasından çıkarmak gibi mesela. Ya da bir kozalak bulursun. suya girince kapanıp kurudukça açılan. Mucizesine bakakalırsın.

          Belki kiraz kokan bir mum alırsın günün birinde. Belki yeni bir yazar keşfedersin. Yeni bir film çekerler ve sen çok beğenirsin. Kendinle paylaşırsın. İlla birileri olmak zorunda değil ya. Belki bir şarkı ezberlersin ve içtiğin günler daha bir güzel söylersin. Belki gökkuşağını bir daha görürsün...

         Şimdi yürümeye devam et. Geleceğe bir adım at. 

            

14 Mart 2013 Perşembe

Tıp!

        



        Yılların alabildiği şeyler de varmış. Mesela bundan 9 sene önce ellerim titreyerek kapının önüne bir hediye bırakmıştım. 8 sene önce seni ne denli özlediğimi anlatmaya çalıştığım bir mesaj göndermiştim ağlayarak. 7 sene önce bugün arayıp alo deyişini duymak için nefesimi tutmuştum...

        9 sene geçti. Bugün sana mesaj gönderdim yine. Hiç vazgeçmediğimi bil istedim senden. Ama ne bir damla gözyaşı ne de titreyen eller. Ne de uzun soluklu cümleler vardı. Sıradan bir alışkanlık ile ellerim tuşlar üzerinde gezindi.

       9 sene önce kapıma bir hediye bırakmıştın. 8 sene önce mesajıma uzun bir cevap vermiştin. 7 sene önce sesini özlediğimi bilip telefonda uzun uzun alo demiştin. Bugün ise çok ince olduğumu söyledin. 

         İnce değildim aslında. Sadece seni özlemekten yoruldum. Taşıyamayacağım bir hale geldi yokluğun. Ve ben seni herhangi biri ilan ettim. Sıradan. Benim için anlamı olmayan.

         9 sene sonra bugün yine sana mesaj göndereceğim. Cevap yazmayacaksın bu kez. Bitsin isteyeceksin. 

             Ama ne var biliyor musun? 

            Beni bırakıp gittiğini sana her yıl aynı gün hatırlatacağım... Ve sen benim sayemde en azından yılda bir gün utanacaksın!

10 Mart 2013 Pazar

Hayatı güzelleştirebilen şeyler de vardır...

    



   Kasım ayına dek insanlara kendimi duyuramama endişesi ile hayata küsmüştüm. Sonra kuzenim bana bir dergiden bahsetti. Online ve blog yazarların hitap eden, İlgimi çekti. Blogum Dergi'siymiş adı. Takip etmeye başladım. Bir dergide yazmak hayal edebileceğimden çok büyüktü... 

   Konuk yazar alıyorlarmış. Ne kaybederim diyerek başvurdum. Kabul ettiler. İlk yazım yayınlandı.. Nefes Al...

          Rüyaların gerçek olabileceğine dair çocuksu bir heyecan ile yeniden başvurdum. Aralık yazım çıktı.. Sonra devamlı yazarları olmamı istediler, oldum. Şimdi Mart ayındayız. Ve ben derginin yazı isleri sorumlusuyum. Ve hala yazıyorum.

         Bunu neden anlattığımı soruyorsundur kendine şimdi. Demem o ki hayatta güzel şeylerde oluyor. İnsanlara ulaşmak hayal ettiğin kadar zor değil. Kendine bir şans tanı yeter. Ve tabi bu işi yapan, seni insanlara ulaştırmaya çalışan birileri varsa destek ol. Ol ki çoğalsınlar. 

        Teşekkür ederim Blogum dergisi. Bir tesadüfün hayatımı bu kadar güzelleştirebileceğine hayatta inanmazdım...  Özel bir şirkette, hayal kurmayı unutmuş insanlar arasında memur misali çalışan ben.. Geçinmek için çalışmak zorunda olduğunu bilen ben, hayallerim için uykusuz kalmayı göze alabiliyorsam sende alabilirsin. 

     Hadi üşünme paylaştığım herhangi bir bağlantıyı tıkla da bizim koca ay boyunca senin için nasıl çalıştığımızı  gör. Herşey senin için...

     Emin ol sen de başarabilirsin...



                                                          Özlem Çelik

8 Mart 2013 Cuma

Blogum Dergisi Mart Sayısı Çıktı. Bu kez yaşamak hakkında yazdım. "Hiç bir duygu yaşamın içinde kaybolabilmekten güzel değildir..."

Kadın olmak!





Merhaba Bebek,

Dünyaya hoşgeldin. Burası karmaşık bir yer. Ne kadar büyüsen, ne kadar okusan da hiç anlam veremeyeceksin. Dünyaya gelişin çok hoş karşılanacak. Babanın kızı olacaksın hep. 6-7 yaşına dek dünya sana öğrenilmesi gereken gizli bir kutu gibi gelecek. Öğrenmek için delireceksin adeta. Ama büyüdükçe dünyanın seni o kadar da çok sevmediğini anlayacaksın. Mesela bazı haklardan muaf tutulacaksın. Gece geç vakit karanlık sokaklardan geçmeye korkacaksın. Araba kullanırken sıkıştırılmaktan, aşık olduğunda aldatılmaktan korkacaksın. Güven duygun ile oynayacak hayat çoğu zaman. Kimseye sırtını dönmememen gerektiğini anlamak için zorlu sınavlardan geçeceksin. Canını acıtacaklar ve sen daha da kızacaksın dünyaya. 

İyi dostların olacak kötülerin yanında. Bir taraftan kuyunu kazarken birileri bir taraftan elini tutacak diğerleri. Hep acabalar olacak aklında. Sonra sadece kadın olduğun için görevler verilecek sana. Senden başka kimsenin başaramayacağı görevler! Çamaşır yıkamak, evi toplamak, yemek yapmak gibi. Sen sofra kuracaksın hayallerini bırakıp. Misafir ağırlayacaksın. 

Güzel ve onurluysan bu ülke seni kaldıramaz. Güzelliğin hep başarını gölgeleyecek. İnsanlar arkandan konuşacaklar. Hiç bir kitapta yer almayan kurallardan bahsedeceğim sana. Güzelsen çalışmamalı, çirkinsen hayal kurmamalısın. Hayat ne veriyorsa onunla yetinmelisin. Bunu isteyecekler senden. Sen de eğer biraz olsun bana benzediysen, herkesden çok çalışacak herkesden çok hayal kuracaksın. İnsanları ayırmadan seveceksin. Canın çok acıyacak. Ama bu sayede akşam yatağına uzandığında yorganınla kavga etmeyeceğin gecelerin olacak...

Şimdi beni iyi dinle. Ben hep senin yanında olacağım. Ama kadın olmak bu ülkede oldukça zor. Ve sen hayata 1-0 yenik başladın maalesef bebek. Şimdi ninnini dinle ve uyu. Hayatın boyunca herkesden aynı ninniyi dinleyeceksin çünkü. Alışmalısın...


Uyusunda büyüsün ninni... Tıpış tıpış yürüsün ninniiii.....

4 Mart 2013 Pazartesi

Sevmek en zorudur yaşam biçimlerinin.

       


           Geçecek diyorlar. Her acı geçermiş. Oysa ben senin acının derinlere gömüleceğini ve zaman zaman mezarından çıkıp beni korkutacağını o kadar iyi biliyorum ki. Sen başka bir kadını sevdiğini söyledin gözlerimin içine gözlerini dikip. Derin sayılabilecek bir nefes alıp, yüzüne boş bir ifade takıp onu sevdiğini söyledin. Oysa ben sana gelmiştim. Onca yıl sonra cesaretimi ceketimin cebine sığdırıp, sana gelmiştim. Biliyorum çok geç kalır bazen insanlar. 

              Ama sen de bilmelisin ki sevmek en zorudur yaşam biçimlerinin...

        İçimde titreyen bir yer var. Elimde olsa sarıp sarmalayacağım hala sakladığım bebeklik battaniyeme... Elimden gelse üşümesin diye soba kuracağım içime. Bulsam nerenin sızladığını... O kadar yabancı ki. Hiç böyle olmamıştı. Şimdi karşıma geçiyor insanlar sırayla. Geçecek diyorlar sürekli. Geçecek... Bitecek... Unutacaksın...

         Bitmeyecek diyorum, karamsar diyorlar bana. Oysa karamsarlık değil bu, bilinçli bir önsezi. Hani yumurta haşlarken piştiğini anlaman gibi zamanla. Ya da yıldızlı bir gecenin sabahında havanın güzel olacağını bilmek gibi. Yağmurdan sonra bazı insanlara gökkuşağının görüneceğini bilmek gibi. Bu çalışmadığın bir dersten kalacağını, evrim teorisini ne kadar uğraşsalarda çürütemeyeceğini, Tanrı'yı hiçbir zaman göremeyeceğini anlamak gibi...

         Söyle bana sen şimdi. Hayatım boyunca kimseye onu sevdiğimi söylememiştim. Gözlerine bakıp sana, senin mutlu olmanı herşeyden çok isterim derken seni sevdiğimi söylüyordum aslında. Çünkü sen mutlu olmalıydın. Bazı insanlar hayata mutlu olmak için gelir. Bazıları ise onların  mutlu olmasını dilemek için... 

            Sana geç kaldığımı bilmek her yere vaktinden önce gitmemi sağlayacak artık..

Hoşçakal Komik Adam...

     

3 Mart 2013 Pazar

Geri döndüm. Artık yalnız değilsin...

          




          Geri döndüm. İçimde kocaman tarifi mümkün olmayan bir boşluk ile. Canım çok acıyor hala. Ve her gün neden bilmem biraz daha kırılıyor direncim. Ama yazmalıyım. Yoksa içimde biriken kelimler boğacak beni. 

           Öyle doluyum ki hayata karşı..  

           Her şeyin üst üste geldiği ve umudunu yitirmen için hayatın boğazına yapışıp seni zorladığı bir dönemden geçiyorum. Yılların yorgunluğu içimde büyük bir patlamaya sebep oldu. Ama kendime bir cezada ben vermişim farkında olmadan. Yazmamaya karar verdim. Bilinmeyen bir süre için. Şimdi yeniden yazıyorum çünkü yazmalıyım. Çünkü vazgeçersem yaşayamayacağım.

       Kimse okumasın isterse. Kimse bilmesin yazdığımı. Ama ben atmosfere minicik bir iz bırakayım yeter. Çünkü hayata bu sebep ile geldiğime inanıyorum. Bence, Tanrı insanı yarattı. İnsan, karşılaştığı her güçlük ile baş edebilecek bir direnç ile yaşamaya başladı. Bunu farketmeden çoğu zaman. Çünkü Tanrı onlara tutunacak dallar uzattı hissettirmeden. Mesela sana bir oğul verdi ve ya bir kız evlat. Birine aşk verdi. Birine şans. Birine bir anı verdi.  Bir başkasına bir hayal... Bana da kelimeler verdi. Nasıl kullanacağımı zaman içinde öğrendiğim kelimeler... 

        Tanrı insana taşıyabileceğinden büyük yük vermez derler. Doğru. Senin için değerli olan birinin tırnağı kırıldığında kendi derdini unutup onun derdi ile meşgul olabilme kudreti var herkesin içinde.. İnsanlığın özünde yer alan da bu işte. Ben kendi derdimi yine içime atıp hayata karşı dimdik durmaya karar verdim bugün. Çünkü biliyorum ki tanımadığım adını, kahvaltıda ne yediğini veya en sevdiği rengi bilmediğim biri var. Dünyanın her hangi bir noktasında. Belki aynı saat diliminde belki değil. Umuda ihtiyacı olan, yalnız olmadığını bilmek isteyen biri var. Ve ben sadece onun için yazmaya devam edeceğim. 

       Yalnız değilsin. Ben senin için hep burada olacağım. Canın acıdığında veya kabuğu düştüğünde eskimiş bir yaranın, biri seni üzdüğünde, dostların seni terk ettiğinde, yalnız olduğunu düşündüğünde, en zorlu sınavlar ile savaşırken, kendinden nefret ederken veya kendini affetmeyi denerken ben hep burada olacağım. Ve seni hiç bırakmayacağım. 

      Şimdi derin bir nefes al. Herşey çok güzel olacak inan. Çünkü senin varolduğunu biliyorum artık...