Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

27 Temmuz 2013 Cumartesi

El değmemiş çerez kasesi 2





Bundan tam 2 sene 2 ay önceydi. Sana olan hislerim enginlere sığmamış taşmış ve minik bir öykü olmuştu. Bu kadar zaman geçtiğinin farkında değildim.  Hala birlikte değiliz. Ama ben daha olgun bakıyorum artık. Mesela asla birlikte olamayacağımızı biliyorum. İkarus ile güneş kadar imkansızız, farklıyız. Birlikte yapamayız...

Ahh o kadar çok kişiden vazgeçtim. Bir senden geçemiyorum. Romatizma ağrıları gibisin, nemli bir yer görmesin yüreğim hemen sızlıyorsun. Kırmayagörsün biri kalbimi, yeşilleniyor büyüyorsun hemen. Oysa "el değmemiş çerez kasesiydin" sen sadece. Ne zaman bu kadar büyüdün.

Şimdi yüzünde kocaman gülümsemen ve anlamayan bakışların ile 2 sene 2 ay önce bana söylediklerini tekrar ediyorsun.

"Bir daha bu kadar uzun süre kaybolma ortalıktan olur mu?"

Olmaz demek istiyorum sana, sen bol antep fıstıklı çerez kasemi bırakırken önüme. Gelmeyeceğim bir daha demek istiyorum. Ve seni düşünmeyeceğim bir daha. Sevmeyeceğim de.Başka bir bar bulacağım kendime. Başka bir çerez kasesi. Başka bir adam. Beni görecek bir adam bulacağım. Şans ya o ikimizin de çok sevdiği şarkı çalıyor Bob Dylan/ One more cup a coffee. Sana bakıyorum. Anla istiyorum ve gör artık. Kal veya git de bana. İltifat etme, yanıma gelme. Bir şey söyle.

Kadın: Bir daha buralara gelmem sanırım.
Adam: Neden ? Bir şey mi oldu?
Kadın: Yok, hiçbirşey olmadı. O yüzden gelmeyeceğim zaten.
Adam: Anlamıyorum!
Kadın: Biliyorum...

2 yıl 2 ay sonra görüşmek üzere....









21 Temmuz 2013 Pazar

Şair

 
 
 
 
 
 
 
 
Geceleri odam yalnızlık kokuyor, uyuyamıyorum
İlle de içine çekeceksen şu zıkkımı,
Camları açta odaya biraz hayat girsin dedi Şair,
Kime dedi belli değil!


19/07/2013

Bırak beni





Susuzluğumsan ve doyamadığım, 
Direnemediğim aynı zamanda sakındığımsan,
Gündüz düşlerim ve kabussan geceleri,
Bazı zamanlar düşmansan ve sonuysan ömrümün,
Vazgeçmeksen, vedaysan, yalnızlıksan,
Ahımsan,ahdımsan, yarım kalanımsan,
Suskunluğumsan, neşemsen, gözyaşımsan,

Tüm bunları olduğunun farkındaysan ve hala yoksan,
Benim değilsen!
Gülme bana artık, gözlerini kısıp derin derin,
Ve ıslıkla çalma o en sevdiğim şarkıyı,
Dudaklarımı ıslatma dudaklarınla,
Birde gülme n'olur...

.....



Beni sensiz bırakma, Günahtır!




Beni kendi halime bırakma dedim,
İlle birşeyleri bir yerlere bırakacaksan;
Zamana bırak yalnızlığımı,
Çaresizliğimi denizlere,
Utancımı ormanlara,
Güvensizliğimi dağlara,
Huzursuzluğumu gökyüzüne bırak,
Beni benimle bırakma...
Günahtır!

Gücümün yetebileceğinden fazlasını yükleme üzerime,
İnanabileceğim kadar gerçek ol,
Savunabileceğim kadar günahkar,
Sığınabileceğim kadar geniş,
Isınabileceğim kadar sıcak,
Dinlenebileceğim kadar dingin,
Soluklanabileceğim kadar gölge ol!
Beni sensiz bırakma...
Günahtır!

Ben ol istedim, karanlıktan korktuğumda,
Sen olayım istedim, ben olmaktan yorulduğumda,
Temiz kalalım istedim, el değmemiş bir deniz gibi,
Masum olalım bulutlar misali.
Beni sonsuzluğa bırakma...
Günahtır!

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Güzel Adamlar’a Sevgilerle...



       Nasıl bu kadar mutlu kalabiliyorsun dedi.Yaralarımı saklamak için her gün bir maske daha taktığımı söyleyemedim ona. O beni görmek istediği gibi gördü. Çok güzel gülüyorsun dedi. Güzel güler miydim, bilmiyorum. Geçmiş zamanın birinde bir arkadaşım “çok lezzetli gülüyorsun” demişti. Ona da gülmüştüm. Gözlerin çok güzel dedi. Güzellerdi belki. Ela göz hep enteresan gelmiştir insanlara. Ona da enteresan gelmişti belli ki. Gözlerini gözlerime dikmekten korkmadan bakıyordu bana. Bir hikâyeye konu olacağını bilemeden. Söylemiştim aslında ben acımı da mutluluğumu da yazarım diye. Bu hangi duyguya girer bilmiyordum. Heyecan galiba. Güneşin doğuşunu izlemek biriyle, yıllar sonra. Geçmişe açılan bir pencere; balkonda oturmuş bir battaniyeyi paylaşan iki insan. Güneş doğsun da uyuyalım diye bekleyen iki genç. Birinin diğerini daha çok sevdiği sıradan bir hikâye, mutlu sonla bitemeyen başka bir masal.  

        Bulutları şekillendiriyoruz. Çocukluğum gözümün önünde. Kadın olmadan önce ki çocukluğum. Özlediğim, özlemini duyduğum herşey. Ürkekliğimi mazur görüp sessizce elimi tutuşu, beni rahatsız etmemeye gayret ederek yanıma uzanışı, gözlerinde ki bakış! Güzel bakan adamlar zararlıdır. Bilirim. Güzel bakan çok adam gördüğümden belki…  Hayatıma giren, girmeye çalışan, teğet geçen…  Beni ben yapan, benden parçalar çalan. Kendimi başka birine daha anlatmak istemeyişim ama yanında dilimin çözülmesi, umuda tuhaf bir yolculuk. Güneşi beklemek beraber,  güneşi doğurmak eskilerin deyimiyle. Birbirine iki ayrı şehir kadar yabancı iki insan... Benim karışık zihnim, her şeye yetişme çabam, düzgün bir adam olmak için verdiğim savaş… Onun beni kendine çeken, elimi koluma bağlayan bakışları. Hayatın acımasız tesadüfler girişimi.

       Yolculuklar hep hüzünlüdür aslında. En az yaz aşkları kadar. Başka bir yerde başka şartlar altında tanışmak deyimi yoldaşın olur. Masallar, efsaneler, şiirler, şarkılar, öyküler, deyimler bilirsin, biriktirirsin ömrün boyunca. Ama bir gün suskunluk gelip oturur içine. Söyleyecek bir sözün olmaz. Bir şeyler karalarsın. Güzel adamların da öyküleri olsun diye. 

Güzel Adamlar’a Sevgilerle…






18.07.2013/ Özlem Çelik/ Antalya- Kemer