Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

19 Haziran 2014 Perşembe

Karanlık





Ben hüzünlü şarkıların hepsini unutalım istemiştim.

İlk gördüğüm gündü. Yeniden başlamak  artık o kadar da korkunç görünmüyordu gözüme.. Bir deli cesaretine bürünmüştüm. Bir elimde kalbim, bir elimde ruhum. Sahip olduğum yegane iki şey! Ona doğru gülümsedim. Gülümsememi sevsin istedim. Tanımadığım bir koku vardı. Huzur kokuyordu. Huzur'un bir kokusu olduğunu o gün öğrendim...

Sevdim... Çok sevdim... Ömrümce ilk defa böyle sevdim. Deniz gibi sevdim.. Gökyüzü gibi.. Umut gibi.. Kırlangıçlar gibi... Martılara simit atmak gibi... Uçurtmalara göz kırpmak, gemilere el sallamak kadar sevdim... Çok sevdim...

Gülünce gözlerinin etrafı kırışrığından mıdır bilmem, kırışıklıkları sevdim. Çizgilerini, kısılan gözlerini... Kör oldum! Karanlıkları göremedim... Karanlıktan hep korktum ben zaten... Karanlık kötüydü...

Ben herşeyle mücadele edebilirim, dedim ona. Herşeyle... Parayla, umutsuzlukla, yılgınlıkla... Beni baş edemeyeceğim tek şeyle sınadı Tanrı! Karanlıkla... Bir adım atayım dedim gözüm kör, ayağım boşta.. Yönüm yok! Direndim.. İkinci adımımı attım ürkekçe... Yol yok! İz yok! O yok... Hiç olmamış...

Ben hüzünlü şarkıları bilmeyelim istedim. İçinde acı olan şeyler uzak dursun istedim.. Şimdi ne dinlesem, ne duysam içinde acı var...Dolanmış dilime... Hüznüm 2 beden büyümüş gibi. Oysa sahip olduklarım içinde bir tek hüznüm küçücüktü benim!

Şimdi şaşkın,
Şimdi amaçsız,
Şimdi yorgun!
Şimdi yok!
Yarın yok!

Bir bildiğim dün vardı.
Yalanlarla örülü, masallarla örtülü...


Şimdi ruhumu küçük parçalara ayırıp, ardım sıra atmak istiyorum... Kırlangıçlar doysun, izim kaybolsun diye...


13 Haziran 2014 Cuma

Ruhumun konuk evinde yaşıyorum ben!




Ruhumun konuk evinde hüzünlü bir sonbahar şimdi..
Oysa Dünya takviminde yazı yaşıyor insanlar...
Neden aralarına karışamadığımı, neden onlar gibi olamadığımı anlayamıyorlar!

Ruhumun konuk evinde yaşıyorum ben!
Benim masa örtümün bile ruhu var, onların yok...
Fiskos masası sessizliğinde ve ürkekliğindeler...
Çaresizce işe yarayacakları anı bekliyorlar!

Artık sadece üzerine örtülen örtüye isim veren, bir ahşap parçası onlar...
Kullanılmayan bir telefon veya pili bitmiş bir saat ağırlığındalar...
Anlayamazlar...

Ben ruhu sümbül gibi kokan, kasımpatı gibi açan bir kadınım! 
Ruhumu kirpik aralarıma sakladım...
Hepsinden saklandım!
Ladesi ben kazandım...








7 Haziran 2014 Cumartesi

Haziran..!





Bu bir öykü, bir veda veya bir şiir değildir! Bu yolda yürürken rastladığın eski bir dost gülümsemesidir...


Zamanı geldi...
Şimdi, vedaları hiç sevmeyen ben, sana veda ediyorum...
Git Haziran!
Yıllarımı, yollarımı, rüyalarımı al! Al ve git!
Uyuyamazsan denizi getir gözünün önüne...

Bir adamın gölgesi altına sığındım ben artık!
Başkasına aidim.
Senden vazgeçtim...
Yanına  ıhlamur al giderken...

Huyum değişti sanki.
Bazen yabancı geliyorum kendime...
Seni sevmemek fikrine alışmaya çalışıyorum!
Tanrı'm ne zormuş!
Saçın ıslak dışarı çıkma...

Az kederliyimdir, bilirsin.
Doğuştan benim ki...
Bir çeşit doğum lekesi!
Güvenme, hemen gösterme içini!

Şimdi git haziran!
Özgürlüğüne git..
Umuda git...
Sıkı giyin öyle git...
Sana öremediğim tüm kazakları giy git!!!