Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

29 Ocak 2011 Cumartesi

Kan

Kanıyorum..
Bu gece uzun zamandır ilk defa delicesine kanıyorum!
Son sargı bezimde kan içinde..
Durduramıyorum
Niye kanadığını bilmediğim yaram acıtıyor beni..

Hülya koşyiğit gibi ayaklarım kıçıma vura vura yatağıma koşup, rimelimi yeni yıkanmış yastık kılıfıma akıtasım var bu gece.. Ve hafızamı sildiresim!Bildiklerimin var olmadığı, yaşadığım acıların yaşanmadığı bir dünyadır, düşüm! Yeni acılar ama birbirine bnezemeyen.. Bunu daha önce de yaşamıştım diye hayıflanmayacağım bir yaşam..
Tüm dileğim, kendime zorla yaşattıklarımın olmadığı bir dünyadır bu gece..

İyi geceler size, dünyanıza..

Çığlık

Çığlıklarımı duyuyorum..
Rüya gibi..
Oradalar..
Dokunuyorum onlara..
Bana gülümseyen çığlıklarım var..
Oh olsun! dercesine..

24




Hiç bitmeyecek gibi bu yolculuk..
Yürüdüğüm tüm yollar aynı..
Aynı taşa 24.kez takılıp düşüyorum..
Aynı sokağa 24. kez giriyorum..
Pastamın mumlarını 24.kez söndürüyorum..
Yaşlanıyorum
Doğumum gibi ölümüm de sihirli..
Tanrı konuşuyor benimle..
Diyor ki;
Benim yolumdan yürü artık..
İnanma.. Güvenme.. Affet ama..
Kırıl.. Kır.. İyi ol ama..
Saygı duy.. Saygı gör.. Sırtını dayama..
Bir yerlerde var olduğunu bilsinler ama dokunamasınlar..
Duymasınlar..
Görmesinler..
Ama isimleri kadar iyi bilsinler seni..
Herşeyleri ol ama aynı zamanda hiçbirşeyleri de..
Kokun olmasın..
Parmakizin olmasın..
Hiç doğmamışsın gibi..
Bitmeyecek bir kovalamaymış hayat..
Kimden kaçtığımı unutacak kadar uzun süredir koştuğum..
Tanrıysa kaçtığım,o içimde..
Bensem kaçtığım, benliğim nerde?
Eğer oysa kaçtığım, o kim??
Derinim yok dalgam yok Bahar!
24.kez okuyorum bana yazdığın satırları..
Bana adadığın cümlerin altını çiziyorum 24. kez..
Üşüyorum bahar!
Seni anıp, üşüyorum..
Üşüyorum ve bahar gelmiyor içime..
Güneşin sıcağına muhtacım bu ayaz saatlerde..
Keşke bir ışık yansa bir yerlerde ve ben gölgem ile yeniden tanışabilsem..
Belki ondan kaçıyorumdur..
Ve bu yüzdendir tüm karanlıklarım..
Yarım kalmak!
Yarım yamalak!
Öyleyim işte..
Bir deniz kenarında ruhum bu gece..
Demli bir çay içiyor..
Bedenim sözcüklerimin arasında boğuluyor..
Ölüm bu olsa gerek..

26 Ocak 2011 Çarşamba

Bit..


Konuşulan kelimeler üzerime yapışmış adeta
Tüm hakaretler, tüm küfürler..
saçlarımdan bit ayıklarcasına ayıklıyorum sözcüklerini..
Tek tek!
Ne ilacı var ne çözümü..
Her kırdığım kelimenin ardından yenisi dolanıyor parmaklarımın ucuna,
Sonu yokmuş gibi..
Hiç bitmeyecekmiş gibi..
Tırnak aralarıma sinmiş cümlelerini fırçalıyorum şimdi.
Serçe parmağımdan yükselen fısıltıya kulak asmadan;
Seni seviyorum!

16 Ocak 2011 Pazar

Kıyamet!

Tüm sözcüklerinin bittiğini hissedersin ya işte tam o naktadayım.
Cennet mi cehennem mi bilemedim.
Nerdeyim?

Bir bakkalın kelimeleri tükenirse ölür mü?
Ya da bir muhasebecinin?
Bir grafikerin?
Ben ölüyorum.

Kelimelerimin yokluğuna ne kadar daha dayanabilir, kalbim?
Sağır bir müzisyen,
kör bir ressam,
kolları olmayan bir heykeltraş,
dilsiz bir şarkıcı,
telsiz bir gitar,
tuşları olmayan bir daktiloyum şimdi..
Ne görebiliyorum,
ne duyabiliyorum,
ne tutabiliyorum,
ne söyleyebiliyorum,
ne çalabiliyorum,
ne de yazabiliyorum..

Dünyanın sonu için yazılan milyonlarca senaryo ve kehanetten hiçbirine benzemiyor bu son!

Çoğunluğa mı uymalıyım acaba?
Dev dalgaları mı beklemeliyim?
Yoksa kalemimin mürekkebi bitti diye bitirmeli miyim adsız yolculuğumu??
Karar zamanı şimdi...

Yıllarca kalemimle kazdığım çukur ruhumla aynı boyutta şimdi.
İçine girsem, dev dalgalar örter mi üzerimi?
Ya da milyarlarca harf ve noktalama işareti gökten düşer mi üzerime,ben üşümeyeyim diye?