Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Müttefik..










    Nefes alamıyordum. Ne kadar da zordu yaşama tutunmak! Ellerimden kayıp gidiyordu güzel olan herşey.. Ben sadece izliyordum büyük bir bıkkınlıkla.. O kadar halsiz o kadar çaresizdim ki.. Kendimi sadece yaşadığıma inandırıyordum. Daha önce hiç tam olmadıysanız, eksik olduğunuzu anlamıyorsunuz.. Zamanla doğrusu böyleymiş, başka türlüsü yokmuşçasına yaşıyorsunuz..  Hayal etmekten korkup kabulleniyorsunuz.. Ve en kötüsü duvarlarınız gittikçe kalınlaşıyor... Hergün bir kat daha tuğla örüyorsunuz.. Güvende hissetmenin tek yolu buymuş gibi.. Kimse zor olan yolu seçmez çünkü.. Herkes bir kapı varsa girmeye çalışır içeri.. Ama ya kapı yoksa...

    Kapısı olmayan taş duvardan bir kalenin içinde kendi şarkılarımı söylüyordum. Doyacağım kadar erzağım, yıllardır yeni şarkılar eklemediğim müzik listem, deniz yerine koyup ümitle baktığım bir parça su birikintim vardı. Herşey bana kadardı.. Mutlu değildim ama mutsuz da değildim.. Yaşıyordum işte.. Kimseye değmeden, dokunmadan, sokulmadan.. Sessizce.. Kapının çalmasını beklemeden..

    Bir gün nasıl olduğunu anlayamadığım tanıdık bir ses yankılandı duvarlarımda.. Samimi, sıcak, nazik, zarif ve aynı zamanda kırgın, yaralı, ümitsiz.. Tanıdık bir kalp çarpıntısı.. Sanki yıllardır benimleymiş gibi.. Annemin beni uyutmak için söylediği o fransızca ninni gibi.. Sımsıcak gülen gözleri ile karşımda belirdi. Herşeyin daha güzel olacağına ikna oldum o saniye.. Ceketinin iç cebinde sakladığı 3 küçük papatya ile geldi bana.. Her gelişi ayrı muazzam, her gelişi ayrı bir heves.. Korkularımı sildi, endişelerimi, hezeyanlarımı.. Kötü giden ne varsa.. Elinin değdiği herşeyi güzelleştirdi.. Yeni şarkılar verdi bana.. Su birikintimi deniz ile değiştirdi. En derin korkularımı en basit sorunlarmış gibi hissettiren o derin gülümsemesi ile baktı bana her kaçmaya çalıştığımda.. Ellerimi avuç içlerinde büyük bir nezaketle sakladı.. İkna edemediğinde elimi kalbinin üzerine koydu. Kalp atışları yalan söyleyemezdi.. Biliyordum. Yüzüm düştüğünde, başımı yaslamam için omuzu oradaydı. Yükümü paylaşmaya gelmişti, hayat tek başına yaşanılamaycak kadar zordu. Biliyordu, bana da öğretti. 

    Yeniden derin nefesler alabileceğime inanmıyordum. Gülümserken gözlerimin içinin de gülebileceğini.. Tam olmak nasıldır bilmiyordum. Bir insanın bir başkasının kalbini onarmak için çaba sarfedebileceğine de inanmıyordum.. Ah ne güzel şey insanın maskeler takmak zorunda olmaması.. Tamamen sen olduğun için yanında olan bir adam bulabilmek. Huzurlu bir diz, güvenli bir omuz. Ne güzel şey müttefik olmak...

    Ortalık  biraz dağınık biliyorum. Tam bir karmaşayım. Her zaman endişeli ve çokça kırgınım. Vazgeçmek, en kolay yaptığım şey. Tedirginim. Hayatı büyük bir endişe içinde yaşıyorum. Korkularım var.. Atlatamadıklarım.. Tüm bu kaos içinde zamanın donup kaldığı bir'an' hediye etti Tanrı. Ve ne kadar adil olduğunu bir kez daha kanıtladı. 

    Ah.. Umut ne güzel şeysin. Muhakkak sendeleyeceğiz. İki kırık kalpten iyi kimse bilemez bunu.. Ama birlikteyken yenilmez olmak.. Tüm kimliklerin dışında bir olmak.. Biz olabilmek.. Bir yandan nefesimiz kesilirken heyecandan, bir yandan sadece birbirimizin yanında derin nefesler alabilmek.. Ne söylesem az, ne söylesem eksik.. Hangi sonsuz cümleyi kursam yarım kalacak.. 

Hoşgeldin..

P.S: Bu yazı kalbinde çiçekler filizlenen bir kadın tarafından, onun şarkıları listesi sıradan çalarken yazılmıştır. Kapısı olmayan kalelerinde umutsuzca bekleyen tüm  kırgın kadınlara adanmıştır. 

Öz

6 Mayıs 2018 Pazar

Evelyn'e ithafen...




       Uzun zamandır tüm geceler siyahtı.. Uzun zamandır tutamıyordu kendini.. Sinirleri çelik gibi olan kadın değildi artık. Yorgun ve bıkkındı. Hayata dair tüm umutları tüm tezleri büyük bir nezaketsizlik eşliğinde çürütülmüştü.. Elini değdirdiği herşey çirkinleşiyordu. Baharlar yalancıydı, çiçekler ise solgun. Miyop gözleri tüm güzellikleri görmesini engelliyordu. Gözlüklerini kaybetmişti.. Herşey flu, herşey fazlasıyla birbirine geçmişti. 

     Aklında çılgın bir fikir yokmuş gibi gülümsüyordu. Ölüm döşeğinde ki hastaların son gün acı çekmemesi gibi.. Gülüyordu.. Sanki vazgeçen o değildi.. Ahh. Nasıl huzurlu nasıl dingindi uzun zaman sonra.. 

    Planını netleştiriyordu. Kansız ve mümkünse zarif olmalıydı. Tarih kadınların ne kadar zarif ölümleri seçtiğini hep yazmıştır. Evelyn gibi.. Ama yükseklik korkusu olan biri o kadar yüksekten kendini boşluğa bırakamazdı. Tüm hayatı koşturmaca ve kaos olan biri kendini bir arabanın önüne atamazdı. Writecutters'ı izlemiş kimse kesemezdi bileklerini. Ama 'Risin' ona en sade en zarif yolu göstermişti. Kimseye mektup yazmayacaktı. Herkes için yaşamış, herkese koşmuş ama sadece kendisi için ölüyordu. Evet üzülecek insanlar vardı. Mesela arkasından uzun duygulu konuşmalar yapacak dostları, yanlış yaptığını düşünen sözde arkadaşları, paramparça olmuş bir aile ve neden yaptığını bilen bir tek kişi kalacaktı. O kişi onun hikayesinin doğru anlatıldığından emin olmak için kalmak zorundaydı. Çünkü bir kişi en azından bilmeliydi. Neden yaptığından ziyade neden hıdırellezi seçtiğini mesela.. Neden kırmızı ayakkabılar giydiğini.. Neden deniz kenarında başkası için dilenmiş dilekleri suya attığını, saçlarını kontrol altına almayı başaramadığı için dağınık bıraktığını, son görmek istediği şeyin deniz olduğunu bilen biri olmalıydı. Yaşadığına şahitlik etmesi için..

     Saatinin dolmasını yapayalnız beklerken Kuleli kıyısında.. Neden yalnız oturuyor bu kadın diye bakan çarpık gözlere aldırmadan Forget what i said'in huzurlu derinliğinde neden kaybolduğunu bilemeyeceklerdi.. Çünkü kimsenin vakti yoktu, durup ince şeyleri anlamaya... 

    Ve zamanları dolduğunda zarifçe terk etmenin nezaketinden yoksunca, yarın yokmuşçasına koşarak büyük bir kaos içinde yaşama azimleri vardı.. Takdir ediyordu. Ama bilge bir adamın zamanın periyodunun dışında kalan bir günde söylediği gibi;  başka seçeneği kalmadığı için gidiyordu.. Seçeneği olanlar devam ederken, o usulca ruhunun bedeninden ayrılışına tanıklık ediyordu.. Gidiyordu ve hiç pişman değildi.. Bir kez aşık olmuş, bir kez olsun sınırsızca gülmüş, bir insana yardım etmiş, bir dost edinmiş, en az bir kez dans etmişti yağmur altında.. Artık  bırakabilirdi savaşı..

     Geride kalan herkes tahmin ettiği gibi davranmıştı. Bir tek kişi neden yaptığını anlamıştı.. Yol arkadaşıydılar. Anlamıştı ama kızgındı .Geride kalan herkes kadar, belki daha çok kızgındı.. Paralel bir evrende Evelyn ile dizdize otururken bile hissediyordu kızgınlığını.. Keşke onun sırtını sıvazlamanın bir yolu olsaydı, rüzgar dışında..

P.S: Bu yazı içinde de özellikle söylendiği üzere Hıdırellez gecesinde, forgat what i said dinlenilerek yazılmıştır. Ve hayattan büyük bir tevazu ile vazgeçen tüm kadınlara adanmıştır..

Öz