Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

6 Mayıs 2018 Pazar

Evelyn'e ithafen...




       Uzun zamandır tüm geceler siyahtı.. Uzun zamandır tutamıyordu kendini.. Sinirleri çelik gibi olan kadın değildi artık. Yorgun ve bıkkındı. Hayata dair tüm umutları tüm tezleri büyük bir nezaketsizlik eşliğinde çürütülmüştü.. Elini değdirdiği herşey çirkinleşiyordu. Baharlar yalancıydı, çiçekler ise solgun. Miyop gözleri tüm güzellikleri görmesini engelliyordu. Gözlüklerini kaybetmişti.. Herşey flu, herşey fazlasıyla birbirine geçmişti. 

     Aklında çılgın bir fikir yokmuş gibi gülümsüyordu. Ölüm döşeğinde ki hastaların son gün acı çekmemesi gibi.. Gülüyordu.. Sanki vazgeçen o değildi.. Ahh. Nasıl huzurlu nasıl dingindi uzun zaman sonra.. 

    Planını netleştiriyordu. Kansız ve mümkünse zarif olmalıydı. Tarih kadınların ne kadar zarif ölümleri seçtiğini hep yazmıştır. Evelyn gibi.. Ama yükseklik korkusu olan biri o kadar yüksekten kendini boşluğa bırakamazdı. Tüm hayatı koşturmaca ve kaos olan biri kendini bir arabanın önüne atamazdı. Writecutters'ı izlemiş kimse kesemezdi bileklerini. Ama 'Risin' ona en sade en zarif yolu göstermişti. Kimseye mektup yazmayacaktı. Herkes için yaşamış, herkese koşmuş ama sadece kendisi için ölüyordu. Evet üzülecek insanlar vardı. Mesela arkasından uzun duygulu konuşmalar yapacak dostları, yanlış yaptığını düşünen sözde arkadaşları, paramparça olmuş bir aile ve neden yaptığını bilen bir tek kişi kalacaktı. O kişi onun hikayesinin doğru anlatıldığından emin olmak için kalmak zorundaydı. Çünkü bir kişi en azından bilmeliydi. Neden yaptığından ziyade neden hıdırellezi seçtiğini mesela.. Neden kırmızı ayakkabılar giydiğini.. Neden deniz kenarında başkası için dilenmiş dilekleri suya attığını, saçlarını kontrol altına almayı başaramadığı için dağınık bıraktığını, son görmek istediği şeyin deniz olduğunu bilen biri olmalıydı. Yaşadığına şahitlik etmesi için..

     Saatinin dolmasını yapayalnız beklerken Kuleli kıyısında.. Neden yalnız oturuyor bu kadın diye bakan çarpık gözlere aldırmadan Forget what i said'in huzurlu derinliğinde neden kaybolduğunu bilemeyeceklerdi.. Çünkü kimsenin vakti yoktu, durup ince şeyleri anlamaya... 

    Ve zamanları dolduğunda zarifçe terk etmenin nezaketinden yoksunca, yarın yokmuşçasına koşarak büyük bir kaos içinde yaşama azimleri vardı.. Takdir ediyordu. Ama bilge bir adamın zamanın periyodunun dışında kalan bir günde söylediği gibi;  başka seçeneği kalmadığı için gidiyordu.. Seçeneği olanlar devam ederken, o usulca ruhunun bedeninden ayrılışına tanıklık ediyordu.. Gidiyordu ve hiç pişman değildi.. Bir kez aşık olmuş, bir kez olsun sınırsızca gülmüş, bir insana yardım etmiş, bir dost edinmiş, en az bir kez dans etmişti yağmur altında.. Artık  bırakabilirdi savaşı..

     Geride kalan herkes tahmin ettiği gibi davranmıştı. Bir tek kişi neden yaptığını anlamıştı.. Yol arkadaşıydılar. Anlamıştı ama kızgındı .Geride kalan herkes kadar, belki daha çok kızgındı.. Paralel bir evrende Evelyn ile dizdize otururken bile hissediyordu kızgınlığını.. Keşke onun sırtını sıvazlamanın bir yolu olsaydı, rüzgar dışında..

P.S: Bu yazı içinde de özellikle söylendiği üzere Hıdırellez gecesinde, forgat what i said dinlenilerek yazılmıştır. Ve hayattan büyük bir tevazu ile vazgeçen tüm kadınlara adanmıştır..

Öz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder