Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

25 Aralık 2010 Cumartesi

Oyun Arkadaş'ıma..





Bugunü hatırlıyor musun acaba?
Bu soru hep delicesine bir merak ile kalacak asılı durduğu yerde..
Cevapsız..
Hep kalıcam sınavlardan..
Cevabını bilemediğim bu soru yakacak içimi!
Belki masal olur da anlatırım birilerine..
Derim ki;
Bundan 6 yıl önce hayatımın en büyük dersini aldım..
O gitti..
Soluksuz kaldım atmosferin derinliklerin de..
İstedim ki seninle beraber kaybolayım..
Oynadığımız en güzel saklambaç olsun ve kimse bulamasın bizi..
Görmeyeyim dedim gidişini..
Körebe olayım..
Çocukluğumuza ait herşeyi yakasım var bu gece..
Senin gidişinin 6. yılında..
Hiç unutmadım ben bugünü..
Hiç eksilmedi acı'm..
Delicesine dosluğuna açı'm..
Hala sana koşmaya çalışan bacaklarım var..
Hala senin omzuna bırakmak istediğim gözyaşlarım..
Lanet Gitsin!
Sen gel!
Ya da gelme..
Hayır gel!
Ego'mu tatmin etmek için değil ama..
Senin gibisi olmadı demek için değil, seni özledim diye değil!
Dün saklambaç oynamışız ve sen beni bugün bulmuşsun gibi, gel!
Adımı unutayım..
Acımı unutayım..
Sen gel..
Rüzgar sarı saçlarında somutlaşsın..
Kıpırdayışını izleyeyim..
Bana gelişini..
Giderken üzerlerine bastığın yaprak sesleri silinsin kulağımdan..
Baharınla gel bana..
Gözlerin kadar mavi, yer yer yeşil bir bahar getir bana, bu kış ortasın da..
Soluğumu getir bana..
Benim olan herşeyi..
Seni getir bana..
Oyun arkadaşımı..
Ve ben yeniden 'Merhaba' diyebileyim sana..

20 Aralık 2010 Pazartesi

Onu neden sevmedik?

Konuşamayan birinin yanında konuşmak kadar acı hiçbirşey yokmuş meğersem! Nasıl utanıyor kelimelerim.. Nasıl da fısıltılı olmuş çığlıklarım.. Ne kadar acizim.. Ve o ne kadar da cüretkar hayata karşı.. Benim olamadıklarım oluyor, yaşıyor.. Farkında değil!Başına gelecekleri bilemiyor.. Onun yanında kendimi sakat hissediyorum.. Eksik.. Eskinin deyimiyle illetli.. Utanıyorum kendimden delicesine..
O konuşamıyor. Aslında konuşuyor da onun sözleri benim ve benim gibi sığ bakışlı normallerin(!) kulağının süzgecinden geçemiyor. Ona bakınca kendimi bu denli suçlu mu hissetmeliyim?.. Bu çaresizlik korkunç. Kendini normal sanıyor aslında öyle de benden daha normal ve tanıdığım herkesten.. Ama bilmediği şeyler var.. Arada kalmış o. Ne dilsiz ne de konuşma yetisi ile dolu.. Söyledikleri uğultulu bir direniş ile çıkıyor ağzından.. O ne söylediğini biliyor ama ben(!), ben bilmiyorum. Anlamıyorum, Anlatamıyorum ona..Neden o ?
Onun askerlik arkadaşı olmayacak hiç.. Çünkü askere almayacaklar onu.. Almadılar da.. Sevmeyecekler belki.. Arkadaşları olmayacak.. Onu anlayamayacaklar.. Benim gibi.. Utanıyorum sadece.. Ölesiye utanıyorum.. Yerin yedi kat dibinden yazıyorum şimdi.. Cehennemden fax çektim sayın.. Öyle bir utanç işte..
O da evlensin, çocukları olsun.. Torunları.. Onun yaşamaya hakkı olmadığına kim karar veriyor.. Anlamıyorum. En basit ihtiyaçları için bile iletişim yeteneği yok ki konuşsun! Konuştuklarını kulağımda ki süzgeçten geçirip, özümseyebilsem.. Ona onu anladığımı söyleyebilsem.. Şimdi ben ne yapmalıyım? Kuzenim.. Özür dilerim.. Bir uğultu da benden çıktı ne olduğu anlaşılmayan.. Seni her gördüğüm de olduğu gibi..

12 Aralık 2010 Pazar

Tanrı'nın cezası Tesadüfler!!!

Bir çöp kamyonunun üzerinde seyahat ederken, Beethoven dinlemek gibiydi..
İlk melodini duyduğum an..
Yanlış bir yerde yanlış bir şarkı dinlediğimi farketmiştim..

Susmak!
Korkudan yorganın altına sinip,susmaktı tüm yaptığım..
Farketmemiş gibi yapıp, salağa yatmak..
Yanında uyurken , çıplaklığımdan utanmak!
Yaptığım, senin bana her dokunuşunda içime daha çok kapanmak!

Memnun musun?
Tanrı'nın cezası..
Şimdi bir erkeğin gözü değse gözüme..
Çırılçıplak hissediyorum kendimi..
Ve utanıyorum delice,doyasıya!
Diyorum ki giyinebilsem tekrar!
Ne olduğu önemli değil;
Üzerime uyan, benim olduğunu hissettiğim, benim olabilecek, benim lanet çıplaklığımı örtebilecek!

Yanlış şarkı çaldı radyoda o gün..
Falımda ince uzun bir adam çıktı, gizemli..
Gözüm daldığında birisi gelecek dedi, densizin biri..
Sen geldin!
Bana değil ama..
Geçerken çarparcasına yıkıp geçtiğin bir sandalyeydim yolunda..
Belki bir tabak yemek, açlığını bastırmak için!
Tanrı'nın cezası bir filmdi!
Beni bu hale koyan..
Bana utanmadan koyan!
Tesadüflere inanmamı sağlayan!
Ve bir çöp kamyonunda;
Muz kabuğuna basıp, yuvarlanırken duyduğum melodi Beethoven değildi..
Sİlindirler beni kola kutusuna benzetmeden az biraz önce anladım!

1 Aralık 2010 Çarşamba

Tavla

 


Buradasın değil mi? Kahveme diktiğin gözlerini ve içinden söylediklerini duyuyorum..
_Çok içiyorsun, yine..
_Azalt şu kahveyi biraz..
_Demin söndürmedin mi sen o sigarayı? diyorsun..
Cevap vermiyorum.
Biliyorum ki söyleyecek sözüm yok bunlara..
Değişmemişsin ama,
gözlerin aynı bıraktığın günkü kadar hüzünlü,
sesin de hala aynı titreyişte,
ellerin ince ve uzun..
Kahvemden gördüğüm yansıma sana aitse tabi.
Bir de ölenlerin bedenleri yok olur derler.
Nereden inandıysam ben de bu hurafeye..
Sapasağlam durmuşsun karşımda.
Tavla da beni yeniyorsun yine.
Zarı ben atıyorum pulları sen oynatıyorsun..
Bak! Kırdın beni yine..
Ben 5 atamam ki..

Annemler geldi iki gün önce..
Elinde bir şemsiye, yağmur yağmıyordu ama..
Yağsa bilirdim!
Benim üzerime tuttu şemsiyeyi.
Gökyüzünün yaşları ile kurulanıyordum oysa..
Islanmışsın dedi..
Islak değilim dedim..
Alnı kırıştı..
Tekrarladı sözlerini, ıslanmışsın dedi..
Islanmadım dedim tekrar..
Alnı biraz daha kırıştı.
Çizgili pijama aldım sana, dedi.
Pikniğe de gidelim dedim.
Sustu...
Annem eskiden bu kadar çok susmazdı.
Onu böyle üzen ne bilmiyorum.
Bir arkadaşım geçti arkasından, korktu.
Annemin korktuğunu hiç görmemiştim..
Sen ondan korkmuyorsun ama değil mi??
........
Sadece birazcık aklı karışmış.. Kendisini halı zannediyor:)
Çok gülüyorum ona..
Geçen gün hemşire üzerine basmış, bir çığlık yankılandı ki sorma..
(Kahkahalar)

Annem odamı sevmiyor galiba..
Sonunda bir odam oldu diyorum, ama anlamıyor!
Gözleri de görmüyor annemin, çok yaşlandı..
Odam kireç rengi değil ki!
Kırmızı..
Açelyama su döktüğümü gördüğün de gözleri dehşetle açıldı..
Ne olduğunu anlayamadım..
Çiçek sevmek suç mu?
Annem çok değişti..
Beni korkutuyor artık..
Yüzün de bir suçluluk ifadesi..
Birşeyler onu üzüyor ama ne bilmiyorum..
İşte böyle..

Eee sizin taraf nasıl sıkıcı değil dimi?
Bu gece senin için çizgili pijamalarımı giyeceğim..
Hala sevişebiliyorsun değil mi???
Seni çok özledim çünkü..
Doktor, bana bazı ilaçlar veriyor seni bulmakta zorlanıyorum..
Ama sen o çok sevdiğimiz film gibi tutun düşlerime..
Seni kaybetmek istemiyorum..
Ve bu gece gel!
Sana yeni öğrendiğim bir şarkıyı söyleyeceğim..

28 Kasım 2010 Pazar

Zaman mekan kavramı'm..

Hayatım teknoloji kurbanı bir akar saniyeli saat gibi..
Sen ne zaman geldin?
Ne zaman seni sevdim?
Ne zaman senin oldum?
Ne zaman gittin, anlayamadım..
1 dakika kadar kısaydı sana olan yolculuğum..
Keşke o saati hiç duvara asmasaydım!

26 Kasım 2010 Cuma

Benim piyanist ellerim..

Sen beğen diye yazıyormuşum meğersem her satırımı.. Ne zamandan beri bunu yaptığımı bilmiyorum ama.. En sevdiğim şarkıyı açıyorum önce.. Kısa bir süre gözlerimi kapatıyorum.. Sonra yüzümde kocaman bir gülümseme ile basıyorum daktilomun tuşlarına.. Beyaz kağıdım notalar ile doluyor.. Ellerim usta bir piyanistin ezberlediği notaları çalarcasına ahenk dolu dolaşıyor klavyede.. Ara sıra gözlerimi kapatıp hangi enstrümanın baskın olarak çaldığını anlamaya çalışıyorum.. Kulak kabartıyorum melodiye.. Ve nefes alışım değişiyor, bir saksafondan ses çıkarmak istercesine.. Kısa bir solo çalıyorum,nefesimle.. Sonra gitarın tellerin de dolaşıyor parmaklarım.. Önce baslardan başlıyorum sonra parmaklarım yavaşça tiz seslere doğru iniyor.. Sana küfür edercesine söylüyorum sevdiğimi.. Şarkımı beğeniyorsun.. Gözlerin kapalı.. Ben memnun olmuş bir halde bitiriyorum öykümü.. Sana küfrettiğimi anlamıyorsun! Gözlerimi yavaşça açıyorum.. Notaların beni terk ettiğini görüyorum, yavaşça gökyüzüne doğru süzülüyorlar.. Ve ben karanlık odam da çırılçıplak sana bunları yazıyorum.. Ve hala sana küfrediyorum.. Hem de en ağırından.. En can yakanından.. Seni seviyorum!!!

Geleceğim'e bir bakış..

Kapının önüne serilmiş bir hayatın üzerine basarak,
kokusundan tiksinerek geçtik sokaktan..
Çöp evmiş öyle dediler..
Kağıtlar dolusu hayatını çöpe atarken, yaşlı kadının..

Ecza Dolabı'm

Seninle tanıştığım da
henüz kullanılmamış
bembeyaz sargı bezleri vardı
ruhumun ecza dolabında..

Şimdi ise kan ve yara merhemleri yüzünden sarardılar..
Küçük bir tıbbi mucizeymişim ben
Doktorum öyle söyledi..
Sana rağmen, yaralarıma rağmen yaşayabilen..

14 Kasım 2010 Pazar

Daktilo,kağıt ve adam

Daktilo'm bozulmuş..
A' harfini yazmıyor mürekkep saman kağıdıma..
Ş' harfi silik..
K' nın orada olduğunu bir ben biliyorum..
Sİktir'edesim geliyor bu daktiloyu bazen..
Benim istediklerimi yazmıyor bir türlü..
Kağıdı da beğenmez oldu..
Bu lanet baş'ağrısı da geçmiyor sen gideli..
Kulaklarım da bir çınlama!
Ne yaptın bana be adam!
Ben söyleyeyim..
İçine sıçtın bu aşkın!
Sil kalbime de, medeniyet görsün kıçın!

13 Kasım 2010 Cumartesi

Perde

Bir zamanlar seviştiğim adam..
Teninin her bir noktasını dudaklarım ile tattığım..
Hazmettiğimi sandığım..
Şimdi senin fazlaca giyinik(!) haline bakıyorum..
Çıplaklığımız geliyor aklıma..
Vücudumuzun birbirine değdiğinde çıkardığı ses!
Göğüslerimin arasından sızan terde ki suretin..
Seviştikten sonra kalkıp perdeyi açışım geliyor aklıma..
Karanlıklara tahammül edemeyişim..
Yatağın ucuna çömelerek sigara yakışım..
Bana milyonlarca ışık yılı uzakta görünen gökyüzüne bakışım..
Senin beni çağırışların..
Yeniden, yeniden başlayan kıvılcımlar,sarsılmalar..
Ve yine perdeye gidişim..
Senin uyuya kalışların!
Senin olduğumu zannedişlerin..
Kimseye ait olmadığımı ve olamayacağımı bile bile bana tutunuşların..
Bunu neden yazdığımı soruyorsun biliyorum kendine..
Bir fotoğrafına baktım ve çok giyinik göründün bugün gözüme..

Kürtaj..

senin doğumunu durdurabilmekti tüm dileğim
kürtaj masasında kaybetmek bu aşkı..
narkozun baygın kokusu ile miğdem bulanırken 10 dan geriye doğru saymak ve 7 ye gelmemişken henüz seni unutmak..
gözlerimi açtığımda koparılmış olsaydın içimden..
söküp almış olsalardı senin prematüre aşkını..
keşke doğurmasaydım sen'i..
bedenimden beslenen o yaratığı alabilselerdi benden..
keşke ultrasonda göstermeseydi doktor seni bana
ve kalp atışların tıkamasaydı kulağımı diğer seslere..
keşke seni öldürebilseydim içimde..
düş'ebilseydin..

Kahretsin bir piç sevda daha yeşerecek iklimimde!

24 Ekim 2010 Pazar

Çeyiz

Göremiyordun artık çığlıklarımı,
Duyamıyordun değil!
Yanlış söylemedim.
Göremiyordun..
Çünkü görünür hale gelmişti çığlıklarım..


Sana aşık olmak, belki de "bu kalbin" yaptığı en büyük hataydı!

Başka bir adam sevebilirdim,başka bir ten!
Başka bir dokunuş..
Belki o zaman bu kadar çok tabak kırılmazdı içimde!
Cam değil..
Yanlış duymadın, tabak..
Kendim için özene bezene aldığım,
Özene bezene büyüttüğüm, kocaman yaptığım
O, 12 kişilik yemek takımı..
12 kişilik çatal-bıçak takımı..
Hani sen, ben, çocuklarımız için..
Belki masada benim öykülerim otururdu, senin şarkıların!
Yazdığım şiirlerime de bir tabak koyardım..
Belki gitarım otururdu masa da , voleybol arkadaşlarım..
Belki aile dostlarımız olurdu..
Belki de hiç birşeyimiz olmazdı..



Belki ben yalnızca uyumuşumdur..

Bu acı gerçek olamayacak kadar derin bir kabusun armağanıdır..

Sen olmamışsındır..

Tabaklarım çeyizimdedir hala ve ruhum beyaz bir masa örtüsü tadında..

4 Ekim 2010 Pazartesi

Ruhumun siyah bukleleri..

Bitti.. Evet artık kabullenebiliyorum.. Olgunluk falan değil bu..Yüzüne çarpan her gerçekten kaçabiliyormuşsun da 'o söz' seni tüm beklentilerinden sıyırıp dibe çekebiliyormuş.. "O seni sevmedi.. Hep başkasını sevmişti.. Sana dokunurken, sana bakarken, seni hissederken, senin keşfedilmemiş coğrafyanda macera dolu yolculuklar yaparken.. Hep onu düşlemiş, hep onu sevmişti.. Sen bir bedendin sadece.. Yüzün yoktu yani var olan yüz sana ait değildi.. Değildi işte.. O'na aitti.. Delice istediği sen değildin.. Dokunduğunda ellerini titreten sen değildin.. Sana dokunmuyordu o.. Seni öpmüyordu.. Senin kulağına fısıldamıyordu sevdiğini.. Sen yoktun.. Şimdi seni özlemesini bekleme.. O seni hiç tanımadı ki.. Hiç sevmedi.. O seni sevmedi işte.. Sevmedi.. Sen yoktun.. Olmadın..

Senin iri ela gözlerin yoktu.. Siyah bukleli saçların.. Uzun parmakların.. Sana çok yakıştığına inandığın ben'in.. Onun gözünde dudakların vardı öpülesi, göğüslerin vardı,bacakların,bacak aranda sakladığın dünyan.. Senin olan herşeye tecavüz etmeye çalıştı o; 'sevgi sözcüklerinin ardına sığınarak'.. Düşlerine,hayallerine,kalbine,duygularına,düşüncelerine,hissettiklerine,saklamaya çalıştıklarına.. Sonra üzerine bir sigara yaktı tüm alabildiklerinin hatırına.. Dumanı yüzünü yalayıp geçti.. Öksürdün duymadı.. Kulağı senin sesine duyarlı değildi çünkü..
Bir fahişe gibi bırakırken seni o yatakta kendi kokusu ile beraber, O'nu düşünerek başka yolculuklara çıktı gözleri kapalı.. Yanında değildi ve olmayacaktı hiçbir zaman.. Nefes alışları düzene girince bir daha tecavüz edecekti güzel sözcükleri ile sana.. Aşk'tan hırsını alana dek.. O''nu unutana dek.. Belki günün birinde seni unutturmasını dilediği kadınları yaralayacaktı o yatakta..Sen onu bırakıp gidebildin diye..

Teşekkür ederim sana.. Tam zamanında kalkabildin o yataktan.. Şimdi bir banyo yap ve gel de siyah buklelerini düzelteyim ruhum..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Bir çöp kutusundan anektodlar..







Sana dokunuyordum o zamanlar. Kokun çok tanıdıktı. Yüzümü örseleyen sakalların vardı. Öpmekten korktuğum sakalların. Güçlü kolların vardı. Beni saran. Sardığı zamanlarda bırakmayan. Uyurken boğulmaktan korkardım.

Sabaha kadar elimi bırakmadığın o günü hatırlıyorum. O ilk gecemizi. Ürkek ve şaşkındık. Bir gün önce arkadaşken bir gün sonra sevgili olmuştuk. Beraber uyuyacaktık. Kapasitesinden fazla insan dolu bir evde. Ben yavaşça yanına geldim, uzanıyordun. Kolunu başımın altından geçirdin. Elimi tuttun ve hayatında ilk defa birine sarılıyormuşçasına bana sarıldın. Ben ilk defa birine sarılıyordum, korktum. Uyuyamıyordum. Titriyordum yaprak gibi. Kalbimin atışını duyuyordum büyük bir gürültüyle, bu beni daha çok utandırıyordu. Elimi daha sıkı tuttun. Uyuyordun. Ama bırakmıyordun da elimi. Her daim zamansız öten horozlardan biri musallat olmuştu o keskin sessizliğe. Seni dürtüyordum her ötüşünde. Bir şeylerin yanlış olduğunu gösterir gibi ötüyordu. Orada olmamalısın diyordu bana, kalk giyin ve git. Giyin ve seni sevmeyecek o adamın yanından git. Defol diyordu. Anlamıyordum. Sen her dürtmemle birlikte uyanıyor ve bana gülümsüyordun. Uyu artık diyordun. Uyuyamıyordum.

Seni ilk gördüğüm gün geliyordu aklıma. Okulun bahçesinde deri ceketin üzerinde gözlerini kısmış ışığa bakmaya çalışıyordun. Ben de gözlerimi kısmış ışığına bakıyordum. Başımı büyünden koparıp çevirdiğim an bana günler gibi gelen o mucizevî yolculuğun sadece bir dakika sürdüğünü anlamıştım. Oradaydın hala ben arkamı dönüp gidiyordum ama. Sonra… Sonrası tam bir muamma… Her şeyin ve herkesin yer değiştirdiği bir öykü de yarı esas kız yarı çöp kutusunu oynadığım rolden ibaretti… Sen gittikçe küçülüyordun o devasa gövdene rağmen. Ben ise bir çöplüğe dönüşüyordum. Başka birini seviyordun içten içe. Sevişirken bile onu düşünüyor, beni çıplak bir halde dağınık ter kokulu yatağında bırakıp onun telefonunu açabiliyordun. Ben, sen yanıma dönene kadar çöp kutusunu sen döndükten sonra ise esas kızı oynuyordum. Şimdi bu sözleri bir çöp kutusu söylüyor. Esas kız seni terk ettiği gün başka bir öyküde mezar taşını oynamaya gitti… Ben ise yeni bir öykü de paspası oynamaya karar verdim. İyice üstüme basılıp çiğnenmedikçe ben adam olmam çünkü.



[ O geldi der kız en yakın arkadaşına. Vize sınavına girecektir. (Elbise giymiştir ilk kez. Kırmızı pabuçları vardır ayağında. Böyle güzel olmuştur.) Çocuk yakışıklıdır. Güzel bir gömlek giymiştir deri ceketinin altına.(siyah üzerine ince gri çizgili). Kot pantolonu her zamankinden çok yakışmıştır ona. Saçlarını hafif ıslak bırakmıştır. Gözleri uykudan yeni kalktım dercesine şiş ve kısıktır. Kız, arkadaşına fısıldarcasına şöyle der; (kendine ispat etmek için belki de) O benim şimdi, değil mi? Rüya gibi Allah’ım. O benim! O benim sevgilim! O benim! Ona koşmalı mıyım?

Ona doğru koşup sarılsam, sen benimsin dimi diye sorsam boynuna sarılıp, bana kızar mı sence?]





You used to captivate me by your resonating light
Now I'm bound by the life you left behind
Your face it haunts my once pleasant dreams
Your voice it chased away all the sanity in me
These wounds won't seem to heal
This pain is just too real


(Evanescence- My immortal)

27 Haziran 2010 Pazar

Hayal Arkadaşım'a..

DÜN GECE SENİNLE OLACAĞIMA ASLA İNANMAYACAĞIM MASALSI BİR YOLCULUK YAPTIK BERABER.. İKİMİZİN BİR HAYALİ OLDU. OLMAYAN BİR ÇOBAN KÖPEĞİNİ SEVDİK.. VAROLMAYAN BİR DENİZ KENARINDA OTURDUK.. VAR OLMAYAN AĞAÇLARLA DOLU VAROLMAYAN BİR ORMANDAN GEÇTİK.. YAĞMAYAN BİR YAĞMURDAN KAÇTIK. OLMAYAN YOLLARDA KOŞTUK. ÇAKMAYAN BİR ŞİMŞEKTEN KORKTUK.. VAR OLMAYAN BİR ŞARAP İLE SARHOŞ OLDUK.. KÜÇÜK BİR BALIKÇI KASABASINDA KÜÇÜK BİR EVDE KÜÇÜK BİR YATAKTA UYUDUK..VAR OLMAYAN TENLERİMİZE DOKUNDUK.. SEN BENİM ISLAK OLMAYAN SAÇLARIMI KURUTTUN.. BEN SENİN ISLAK OLMAYAN TİŞORTUNU ÇIKARTTIM.. VAROLMAYAN KALP ÇARPINTILARIMIZ ARASINDA UYUDUK.. GÜNEŞ TAMAMEN DOĞANA KADAR KALABİLECEĞİMİZ BİR HAYAL KURDUK SENİNLE.. GÜNEŞ DOĞMASIN İSTEDİM. VAR OLMAYAN RÜZGARLAR DA ÜŞÜYÜP SANA SIĞINMAK İSTEDİM..VAROLMAYAN BİR BATTANİYEYİ ÇEKİŞTİRMEKTİ EĞLENCELİ OLAN.. GÜNEŞİN DOĞDUĞU AN KAYBOLACAK BİR HAYAL KURDUK BİZ.. İKİMİZ.. ORADA OLDUĞUMUZA İNANDIK..İNANMAK İSTEDİK. SABAH OLDU.. GÜNEŞİN DOĞMASINI İSTEMEDİM BU KEZ.. AMA DOĞDU.. EV BALKABAĞINA, KÖPEĞİM BİR KARINCAYA, SAHİL BİR BARDAK SUYA,YILDIZLAR SOKAK LAMBALARINA,BEN ; CAMDAN KULESİNDE YALNIZ YAŞAYAN YALNIZ BİR KADINA DÖNÜŞTÜM.. SEN GİTTİN.. KEŞKE O TEKNEYE BİNİP SENİNLE VAROLMAYAN AÇIK DENİZLERDEN VAROLMAYAN ÜLKEYE DOĞRU BİR YOLCULUĞA ÇIKSAYDIK.. BÜYÜMEMEK İÇİN.. DAHA FAZLA HAYAL KURABİLMEK İÇİN.. ROMANIN KAPAĞI KAPANMASIN DİYE. BU HASTALIKLI HALİN GEÇMEMESİ İÇİN.. HAYAL İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.. HAYAL ARKADAŞIM..

Tanrı..

YA TANRI ARAMIZDAN BİRİYSE VE BEN ONUN SIRASINI ALDIYSAM POSTAHANE KUYRUĞUNDA..
YA TANRIYI İTTİYSEM SON OTOBÜSE BEN BİNEBİLMEK İÇİN..
YA TANRI BANA KIZDIYSA VE ONDAN BEN MUTLU OLAMIYORSAM?
ÖZÜR DİLERİM TANRI..
BENİ AFFET ARTIK..
SÖZ ÇALDIĞIM KALPLERİ YERLERİNE GERİ KOYACAĞIM
VE BİR DAHA KİMSENİN GÖZLERİNİN İÇİNDEN KALBİNİ GÖRMEYE ÇALIŞMAYACAĞIM..
DAHA AZ ŞARAP DAHA AZ SİGARA İÇECEĞİM..
BELKİ DİLEK DİLEMEKTEN VAZGEÇERİM
DUA ÖĞRENİRİM..
BELKİ SEN ÖĞRETİRSİN..
BANA YARDIM EDER MİSİN?

YAŞAMI SENİN İSTEDİĞİN GİBİ YAŞARSAM EĞER
MUTLU OLMAMA İZİN VERİR MİSİN?
BELKİ BİRİ BU KEZ BANA AŞIK OLUR..
NE DERSİN?

6 Mart 2010 Cumartesi

Ar-tık..!

Baktığın yerde değilim artık..

Farklı yönlere doğru oturuyoruz..

Birbirimize sırtımız dönük..

Göz- göze gelmiyoruz..

Hiç, ol(!)madık..

Rüzgarım saçlarını dağıtmıyor artık..

Ve sen taramıyorsun saçlarını günde 3 kez..

Dağınıksın..

Senin kokun da başkalarının burnuna çalınıyor artık..

Ve özlenmiyorsun benim iklimimde at-ıl-mış-sın..

Biz ; Ar-tık bir sevda idik..

Semti sokağı unutulmuş..

Geçilmez olmuş..

_muş 'lu geçmiş zamana ait..

Ben ikametgahımı senden öteye aldım bilesin..

Sen'den değilim artık..

Sende ben'den değilsin..

Baharının tadını çıkart..

Ve ben de başlayayım hayata ar-tık..!

ikinci el..!

Hani yeni bir telefon alırsın, merak ediyorsundur..

Sürekli kurcalarsın sıkılana dek.!

Aşk'ta öyle işte demişti..!

Aşk-a inanmayan bir adam(!)

Aşk-a inanan bana..!

Aşk-ı tanımlayabileceğine inanıyordu..

Aşk-ı kaybetti..

Şimdi yeni bir telefonun ikinci el piyasasında..!

Fiyat sormakta..

Ucuza kapatacak belli..!

Durdurulmazsa..!

Düş kırığı..

Benim düşüm kırıldı..
Tanıdığınız bir düş tamircisi var mı?
Benim yok..!
Hiç olmadı..
Hep kendim tamir ettim kırıklarımı..
Kırgınlıklarımı..
Umudum vardı..
Olmak zorundaydı..
Yeniden düş'ler kurdum..
El değmemiş mabedimde..
Bakire beynimin derinliklerinde...
Sonra tanımadığım yüzler ellerini daldırıp 'en derinime',
Aldılar onları benden..
Karanlıktı görmedim..
Bir kanat çırpışı hızında attılar yere..
Üstüne basıp egolarını tatmin ettiler kırıklarımın üzerinde..
Dans ettiler..
Şarkılar söylediler..
Beynimin uçurumlarından attım kendimi çok kez
Düş'lerimin dallarına takıldım..
Tırmandım..
Yaşadım.
Yeni düşler kurdum..

Ama düş'üm kırıldı yine..
Beynimin uçurumlarında yürüyorum korkarak..
Fahişe beynim bakire değil artık..
Ve biliyorum tutamazlar beni ,düşlerim kırık....
Bir düş tamircisi arıyorum..
Son düş'ümü yaşatabilmek adına..

Gökgürültülü ve sağanak yağışlı bir ben'lik...

Ben bugün yağmura bir bardak çay ısmarlamak istiyordum..
_Bize iki çay lütfen..
Lütfen dışarıda ki masaya..
Çayımı yağmurda demlenmiş içeceğim bugün..


Biz severiz yağmurla birbirimizi..
O beni ıslatır ben ona bir çay ısmarlarım göğü gören bir yerde..
Ben onu hissetmeyi severim..
O beni gülümsetmeyi..
Bugün yaşamın kıyısından döndüm 'yağmur' sayesinde..
O yüzden gök gürültülü ve sağanak yağışlıyım bugün..
Yazdığım her kelime yağmur kokuyor..

Yağmur beni çok güldürdü bugün..
Koşan çocuklara ondan kaçanlara epey bir güldüm sırılsıklam halimle..
Yağmur ve ben bugün çok eğlendik..
Trajikomik dostluğumuz sayesinde..
O beni ıslattı ben ona bir bardak çay ısmarladım..
Hiç duymuşmuydunuz?
Yağmur da şekersiz içiyor çayını..

Bir orospu'dan iniltiler..

Gittin..
sadece kendini almadın benden..
Ve sadece sana verdiklerim değildi elinde ki o buruşuk kağıda sinen..
Kadınlığımı söküp alırken benden..
Ve terli tenimin tişortunda yaptığı kaçamak lekeleri sarhoş ağızlara meze yaparken..
Masumiyetim değildi aldığın benden..
Dudaklarımın vücudunda gezdiğini herkese anlatırken..
Herkesin bende saklı 'orospu' yu tanımasını sağlarken..
Benim orospu'mdu diyebilmen..
Bunlar değildi elinde ki buruşuk kağıda sinen..

O kağıtta senin sahip olamadıkların vardı..
Benim ben olmamı sağlayan iyi ve düzgün yanım..
Maskelerimi çıkardığımda kalan 23 yaş bunalımlarım..
23. yaş günüm de yazdıklarım..
Acı versin diye sana yolladığım..
Kadınlığım orospuluğum ve ya masumiyetim değildi yazdıklarım..
İki kelimeydi.. Sen anlamadın..
Buradan da görebiliyorum seni..
Buruşturursan kelimeler dökülüverir yere ve sen okumak zorunda kalmazsın diye düşünüyorsun biliyorum..
Ve biliyorum okusanda ben yine bir çizik olarak kalacağım o sarhoş sofrasının görünmez kara tahtasında..
O yüzden iyice sık kağıdı kelimeler eline nüfuz etsin..
Sen o acıları çekerken ben cennet meyvelerinden alevli meyve salatası yapacağım rakımın yanına..
Şerefine sevgi(!)li..

Yanılgı..

Cam da bir suret
Suret te bir yaş
Yaş tuz dolu
Tuz akmakta
Suret yanılmakta..
Yanılgısında bir adam
Adamın içi boşalmakta
Boşlukta bir suret
Suret acı içinde
Acı da bir aşk
Aşkta bir kırık ezgi
Ezgi ağlamakta
Ezgi melodiler kusmakta
Melodiler kan dolu..
Suret yanılgı..

Camda bir suret
Suretin yüzü karanlık
Yansıma yanlış..
Karanlık büyümekte
Suret küçülmekte..

..Ganimet..

Sen kazandın..
Gazi olarak ayrılıyorum bu savaştan..
Yaş değil gözlerimde gördüğün..
Onur..
Edebimle(!) bekliyorum utanacağın günü..

O madalya yakışmadı boynuna..
Ve ganimet yoktu bu savaşta..
Çok 'ben' döktün yollara
Taşımasını bilene acı yakışır ya..
Bana da yakışıyor acı, uydurdum onu üzerime mahalle terzisinde..
Hediyen potluk yapmıyor bu bünyede..

Bir treni beklemek..

Bir tren rayında beklemek..
Bir tren gelsin diye
Bir tren gelsinde onun gürültüsünde kendi çığlıklarımı ben bile duyamayayım diye
Bir tren beklemek tren raylarının gürültüsü için..
Taşlara takmak ayağını ve düşmek kimse görmeden

Bir tren rayında ağlamak sessizce
Raylardan başka kimse bilmese
Titrese yerler ve o tren gelse
Ben trenin gürültüsünde kendimi unutsam
Unuttuğum benliğim hoşuma gitse
Hatırlamak istesem..

Taşlar ayağıma takılsa
O, trenin önüne düşsem
Ve beni kimse kaldırmasa
Kaldırmaya layık bulmasa
Geç kalsam..
Tren üzerimden geçse
Ama 'tanrı çekeceğin daha çok acı var' diye yaşamama izin verse..
Ben yaşama başlasan eksik
Yaşam beni kabul etmese keşke..


Bugün bir şarkı dinledim yolda
kalbim acıdı
hepsi bu..

HAYAL 3; Tekrar inanabilmek"..

En zoru bu olsa gerek.. Bir daha inanamayacağım hiç birşeye ve hiç kimseye.. İnancımı kaybediyorum.. Yaşama dair beklentilerim bitiyor.. Asılı kalmışım bir sokak lambasının gölgesine.. Gölgem yok benim.. Yansımıyor yüzüm aynada.. Sorular soruyorlar cevap veremiyorum.. Sözcüklerim yetersiz.. Yeniden tüm o saçma soruları yanıtlayacak gücüm yok.. En başından başlayıp yavaş ve ürkek adımlar ile tanıyamam bir başka adamı.. Yapamam.. Yok işte.. Halim yok.. Başlayamıyorum.. Bıraktığın yerdeyim hala.. Herkes olması gerektiğinden çok yabancı bana.. Hepsi.. Tanımak istemiyorum kimseyi.. Ben seni istiyorum.. Hala ilk günkü gibi heyecanlı kelimelerim.. Sana doğru uçuşan uzun soluklu cümleler kurmak istiyor dilim.. Seni görmezden gelmek istemiyor gözlerim.. Tanıyorum seni.. Nasıl söylerim tanımadığımı.. Tanıyorum işte.. Bir zamanlar bana ait olan bedenini.. Ve benim yatağımda bıraktığın saçlarını.. Hepsini hatırlıyorum.. Sen gidemedin benden.. Özgür bırakmıyorum ruhunu.. Bırakamıyorum.. Seni ölesiye özlerken başka dudakların sıcak ıslaklığını duyumsamak istemiyorum.. Başka soluklar istemiyorum tenimde.. Ben hala seni seviyorum deri ceketli çocuk! Hala seni özlüyorum.. Ve bende saklı ruhuna sarılıp uyuyorum hala karanlıktan her korktuğumda.. Seni çok özlüyorum..

HAYAL 1: "senin gölgen de güneşlenebilmek"..

BİTTİ..
BİTTİĞİNİ GÖRDÜM..
YIKINTILAR ARASINDA MAĞRURSUN..
HAKLI VE KAZANÇLISIN..
BEN KÜÇÜK BİR YER ELMASI MİSALİ ASILI KALDIM DOĞDUĞUM, BENİ DOĞURAN TOPRAĞA..
SANA..
ANILARIMIZA..
YENİ BİRİLERİ DEĞMEDEN GEÇSE BANA..
FARKEDİLMEYECEK KADAR KÜÇÜK OLSA GÖLGEM..
ÜSTÜME BASSALAR,SES ÇIKARMASAM..
SENDE İYİ BİLİRSİN..
ŞARAP İÇTİĞİN GÜN DEĞİL SONRAKİ GÜN SU İÇTİKÇE SARHOŞ OLURSUN..
YAŞADIĞIM GÜNLER HEP SONRA Kİ GÜNLER..
SENİ HATIRLAMAK İÇİN ÖNCE BİR YUDUM ŞARAP SONRA KANA KANA SU İÇİYORUM
BAHAR GELMİŞ BURALARA..
BEN BU BAHARI SENİNLE SEVECEKTİM..
SOĞUK İKLİMLERE AİT DERİM SENİN GÖLGENDE GÜNEŞLENECEKTİ..
BİRBİRİNE KUR YAPAN HAYAVANLARA ÖZENECEKTİK..
GÖZ SÜZECEKTİK BİRBİRİMİZE..
BANA ÇİÇEK KOPARMAYACAKTIN..
BEN DALINDA SEVERDİM ÇİÇEKLERİ..
BÖCEKLERDEN KORKACAKTIM YİNE..
SEN KOVALAYACAKTIN ONLARI ÜSTÜMDEN..
SONRA ÜZERLERİNDE Kİ KARLAR HENÜZ ERİMEMİŞ O UZAK DAĞLARA BAKACAKTIK..
ULAŞILMAZ HAYALLER KURACAKTIK..
KEŞKE SENİN GÖLGENDE BİTEBİLSEYDİ YOLCULUĞUM..
KELİMELERİM SENİN MAHZENLERİNDE CAN ÇEKİŞSEYDİ..
ELLERİM KALEM TUTAMAZ OLSAYDI..
VE BANA VERDİĞİN NEFES İLE DEVAM ETSEYDİM YAŞAMAYA..
DA….
SEN KALSAYDIN…

HAYAL 2: "seni yaşıyabilmek umudu"

Seninle hiçbirşey yapamadım ben!
En sevdiğim yerleri sana gösteremedim
Sevmediğim yerleri seninle sevemedim..
Çınaraltında kahvaltı edemedik mesela..
Liman'da bir bira ısmarlayamadım sana..
Taksim pasajlarında kaybolamadık..
Çok sevdiğim şiirleri sana okuyamadım..
Adını telefon rehberime yazamadım..
Doğumgününü kutlayamadım..
Kendimi sana anlatamadım..
Seni anlayamadım..
Ve yapamayacağım bunların hiçbirini hiçbir zaman diliminde seninle..
Ellerinden tutamayacağım..
Gözlerinin içinde kendimi göremeyeceğim..
Kulaklarım sesini ayırt edemeyecek milyonlarca ses içinden..
Kokunu bilemeyeceğim.
Seni sevdiğimi ;
Çınaraltında,
Denizin dibinde ki o masada,
Kayıkların dalgalarla dansının eşliğinde,
Demli bir çayın gölgesinde,
Utana sıkıla, gizli bir şey söyler gibi,
Söyleyemeyeceğim..
Sen duyamayacaksın..

HAYAL 4; ruhunu tecavüzden kurtarabilmek..

Bitti.. Evet artık kabullenebiliyorum.. Olgunluk falan değil bu..Yüzüne çarpan her gerçekten kaçabiliyormuşsun da 'o söz' seni tüm beklentilerinden sıyırıp dibe çekebiliyormuş.. "O seni sevmedi.. Hep başkasını sevmişti.. Sana dokunurken, sana bakarken, seni hissederken, senin keşfedilmemiş coğrafyanda macera dolu yolculuklar yaparken.. Hep onu düşlemiş, hep onu sevmişti.. Sen bir bedendin sadece.. Yüzün yoktu yani var olan yüz sana ait değildi.. Değildi işte.. O'na aitti.. Delice istediği sen değildin.. Dokunduğunda ellerini titreten sen değildin.. Sana dokunmuyordu o.. Seni öpmüyordu.. Senin kulağına fısıldamıyordu sevdiğini.. Sen yoktun.. Şimdi seni özlemesini bekleme.. O seni hiç tanımadı ki.. Hiç sevmedi.. O seni sevmedi işte.. Sevmedi.. Sen yoktun.. Olmadın..

Senin iri ela gözlerin yoktu.. Siyah bukleli saçların.. Uzun parmakların.. Sana çok yakıştığına inandığın ben'in.. Onun gözünde dudakların vardı öpülesi, göğüslerin vardı,bacakların,bacak aranda sakladığın dünyan.. Senin olan herşeye tecavüz etmeye çalıştı o; 'sevgi sözcüklerinin ardına sığınarak'.. Düşlerine,hayallerine,kalbine,duygularına,düşüncelerine,hissettiklerine,saklamaya çalıştıklarına.. Sonra üzerine bir sigara yaktı tüm alabildiklerinin hatırına.. Dumanı yüzünü yalayıp geçti.. Öksürdün duymadı.. Kulağı senin sesine duyarlı değildi çünkü.. Bir fahişe gibi bırakırken seni o yatakta kendi kokusu ile beraber, O'nu düşünerek başka yolculuklara çıktı gözleri kapalı.. Yanında değildi ve olmayacaktı hiçbir zaman.. Nefes alışları düzene girince bir daha tecavüz edecekti güzel sözcükleri ile sana.. Aşk'tan hırsını alana dek.. O''nu unutana dek.. Belki günün birinde seni unutturmasını dilediği kadınları yaralayacaktı o yatakta..Sen onu bırakıp gidebildin diye..

Teşekkür ederim sana.. Tam zamanında kalkabildin o yataktan.. Şimdi bir banyo yap ve gel de siyah buklelerini düzelteyim ruhum..

24 Şubat 2010 Çarşamba

....!

Düşümde yarattığım bir surettin

Ayaklarımın altına düştün...

Ar-tık..!

Baktığın yerde değilim artık..

Farklı yönlere doğru oturuyoruz..

Birbirimize sırtımız dönük..

Göz- göze gelmiyoruz..

Hiç, ol(!)madık..

Rüzgarım saçlarını dağıtmıyor artık..

Ve sen taramıyorsun saçlarını günde 3 kez..

Dağınıksın..

Senin kokun da başkalarının burnuna çalınıyor artık..

Ve özlenmiyorsun benim iklimimde at-ıl-mış-sın..

Biz ; Ar-tık bir sevda idik..

Semti sokağı unutulmuş..

Geçilmez olmuş..

_muş 'lu geçmiş zamana ait..

Ben ikametgahımı senden öteye aldım bilesin..

Sen'den değilim artık..

Sende ben'den değilsin..

Baharının tadını çıkart..

Ve ben de başlayayım hayata ar-tık..!

ikinci el..!

Hani yeni bir telefon alırsın, merak ediyorsundur..

Sürekli kurcalarsın sıkılana dek.!

Aşk'ta öyle işte demişti..!

Aşk-a inanmayan bir adam(!)

Aşk-a inanan bana..!

Aşk-ı tanımlayabileceğine inanıyordu..

Aşk-ı kaybetti..

Şimdi yeni bir telefonun ikinci el piyasasında..!

Fiyat sormakta..

Ucuza kapatacak belli..!

Durdurulmazsa..!

14 Şubat 2010 Pazar

..Pasta Dükkanı..

Pasta dükkanının önünde babasının elinden tutmuş,hangisini istediğine karar veremeyen o küçük kız halimdeyim şimdi..Paramız vardı ama ben açgözlü bir çocuk değildim.. Hepsinden bir dilim isteyebilmeyi dilerdim.. Böylece hangisini daha çok sevdiğime karar verecektim..Öyle bir şansım olmadığı için hep en renklisini seçtim.. Üstünde herşey olan meyveli pastayı.

Sonra büyüdüm, hep tek seçme hakkım oldu.. Bende en gösterişlisini seçtim.. Herkesin baktığını,herkesin almak istediğini,herkesin sevdiğini.. Bende baktım,aldım,sevdim ama üzerime uymadı..Yakışmadı..

Onlar da bana baktılar,aldılar,sevdik sandılar ama bende onların üzerine uymadım..Sarmadım,sarmadılar..Gören gözleri başkalarının kıyılarındaydı..Benim gözlerim kamaşıyordu güzelliklerinden, bakamıyordum.. Göremiyorduk birbirimizi..

Biz de vazgeçtik her seferinde.. Vazgeçirdik birbirimizi.. Bugün pasta dükkanına gittim.. Sevgililer günü ya bugün..Kendime hediye aldım.. Bütün pastalardan bir dilim aldım.. Herkesin gözü önünde tek tek tadlarına baktım.. Ve karar verdim.. Ben frambuazlı pasta seviyorum..

Sevgililer günüm kutlu olsun..

12 Şubat 2010 Cuma

..Küçük sürprizler dükkanı..!





Küçük sürprizler dükkanı


Bugün yalnız içtim kalabalık bir kafede.. belki yolunuz düşmüştür.. Ada Bar.. Bir tane 50'lik istedim.. Biraverden aşağısının az geleceği bünyeme.. Aldığım film afişlerine baktım.. Tekrar tekrar okudum her birini.. Sonra bu anlamsızlığı bırakmak için etrafıma baktım.. Bütün masalar doluydu.. Herkesin birşeyi vardı yanında; arkadaşı,dostu,kuzeni,aşık olmasını istediği,aşık olduğu,aşık olmaması gereken.. Tıklım tıkıştı kalpleri..Yer yok gibi görünüyordu bana.. Gözlerimi üzerlerinde gezdirdim.. Göz temasından kaçınmaya çalışarak.. Yalnızlığı çekimliyordum içimden çünkü..

Yalnızım

Yalnızsın

Yalnız

Yalnızız

Yalnızsınız

Yalnızlar..

Gözlerimden okunuyor muydu acaba yokluk? Herkesin birşeyi olduğu bir cafe/bar da, 4 kişilik bir masada tek başınaysan ve içiyorsan, dibinde ki son yumudu bırakıp kalkıyorsan masadan.. Kimse; "nimet o nimet bırakılmaz" diye takılmıyorsa, samimiyetin son raddesinde.. Ya da kültablasına dönmüş ağzından çıkan dumanın kalbinden geldiğini anlamıyorsa kimse.. Hesabı yalnız ödüyorsan.. Herkes yalnızlığını yüzüne vuruyorsa adeta..Telefonunun şarjı bittiği için kimseyi arayamıyorsan.. Ve hala nefes alabiliyorsan.. Ya da aldığına inanıyorsan..

Aklına;girdiğin an havası ile ruh haline tatlı esintiler yollayan o dükkan geliyorsa..Yalnızlığını sana unutturabiliyor ise o ufak tefek kadın..! O ufak tefek kadının; ufak tefek dükkanı, o dükkanda sattığı ufak tefek kağıtları, sana söylemeden poşetine doldurduğu minik armağanları..Gülümsetebiliyorsa hala.. Etkisi geçmemişse kazandığın küçük hediyenin.. Eve gitmeden deniz kenarında bir sosisli yemeyi hak etmişsin demektir..

Bak artık yalnız değilsin.. Sosislini paylaşabileceğin martılar var.. Eğer paylaşmak istersen..! :)

11 Şubat 2010 Perşembe

..Şiir-miş..

Gittiğini biliyorum!

Bu şehirde değilsin..

Olsan hissederdim!

Ölmedin de ama..

Deniz aşırı bir yerlerde olmalısın..

Yağmur yağıyor sana!..

Benim iklimim de yaz şimdi..

Biliyorum sende hissediyorsun beni..

Aynı anda uzanıyoruz kadehlerimize..

Ve aynı şarkı çalıyor kulaklarımıza..

Aynı melodiyi ıslıklaştırmaya çalışıyoruz..

Sen çalıyorsun..!

Benden rüzgar (!) sesi çıkıyor..

Benim oturduğum yer kalabalık..

Sen yalnızsın..

Dalgalar vuruyor yokluğumu ayaklarına..

Bende rüzgarlar esiyor..

Unutmadın sende biliyorum..

Benim gibi..

Sokaklarda beni arıyorsun!

Çaresizliğini demliyorsun simidin yanına..

Ben sensizliği okuyorum denize karşı..

O, sen değilsin..

Boşuna koşuyorum..!

Başka bir iklime aitsin artık..

Ama yaşıyorsun, biliyorum..

İkimizde nefes alabiliyoruz hala..

Benim ki biraz acı..

Senin ki mayhoş..

Yokluğum sana dağınık saçlarımı hatırlatıyor..

Beni bu kadar net hatırlaığın için şaşırıyorsun..

Kızıyorsun kendine..

Ben kızmıyorum..

Yokluğun sesin kadar soğuk..

Onunla çıkıyoruz gece yürüyüşlerine..

Ve seni anlatıyoruz birbirimize..

O da bende seni çok özledik..

Senin gibi..

10 Şubat 2010 Çarşamba

Voltajı yüksek saçmalıklar...!

Bir insan aynı filmi neden defalarca izler? Bu filmin sonunu ezbere biliyorsun.. Bu kadar çok izlemenin sebebi ne? Sonu değişmeyecek. Ağlama..! Onlar oyuncu.. O hayatlar gerçek değil.. Üzgünüm fazla realistim galiba.. Biliyorum bana kızıyorsun ama bunlar gerçek.. Tamam ağla.. Seninle de film izlenmiyor...!

Hayır, şimdi ne oldu anlamıyorum..! Neden kapattın filmi? Bu sahneyi hep başa alıp bir daha izlerdin..! Sonra da bana sarılırdın.. Benim sıram geliyordu.. Nereye gidiyorsun..? Hayal.....!

Uykun mu var..! Başın mı ağrıyor yine.. Sana söylüyorum işte sürekli saçların ıslak dışarı çıkıyorsun..! Tam kurutmuyorsun biliyorum ben.. İlaçlarını içmedin dimi sen yine..?

Yumurtanın beyazı daha yararlı vücuda neden yemiyorsun anlamıyorum..? Hadi, hatırım için bir lokma ye..

Kimbilir ne dokundu gene..? Bak yediğin herşeyi çıkarttın.. Sende haklısın kötü şey;iyi insanın içinde kalmaz derler.. Annemler söylerdi bunu.. Ne komik dimi..:)

Sen uyuyamıyor musun ? Yorgun bir halin var.. Göz altların morarmış.. Kendine bakmıyorsun hiç..!

Sigarayı bırakman gerektiğini daha ne kadar söyleyeceğim..?

Hamilemisin?

Ben bir doktor tanıyorum.. Bundan kurtulabiliriz.. Kimse duymaz korkma.. Ben senin yanındayım..

Bu çocuğun benden olduğuna emin misin? Tamam tamam, şaka yaptım sadece ...

Kendine geldin sonunda.. O sevdiğin filmi aldım.. İzleriz diye..

Doktor seninle birşey konuşacakmış canım..

Tehlikeli bir operasyon oldu.. Aşırı kan kaybediyordunuz.. Rahminizi almak zorunda kaldık.. Üzgünüm.. Erkek arkadaşınız onay verdi..Geçmiş olsun..

Canım düşeceksin ne işin var camda..

Sevgilim..

Hayal saçmalama..

Aşk...............mmm...



Defibrilatörü getirin.. Çabuk...

1 2 3 çekilin....

tekrar deneyeceğiz..

1 2 3 çekilin...

bir daha....

1 2 3 çekilin....

Kurtarın onu doktor bey.. Lütfen.. Yalvarıyorum size.. O benim herşeyim..

Maalesef beyefendi hastayı kaybettik..!

.............................................................................................................................................



_Ohhh beee sonunda sustu.. Hayatımda bu kadar çok konuşan bir adam görmemiştim.. Bebeğim sende mi buradasın.. Hadi gel sana bir baba bulalım.....!

kıskançlık dolu bir parodi, ölüm..!

Kapının arkasında daha ne kadar durabilirim..! Daha ne kadar dayanabilirim bu işkeceye..! Nefes alışlarını duyuyorum.. Ve oluk oluk kanıyorum..! Sözcüklerim yetmiyor yardım dilenmeye..! O filmi hatırlıyor musun..? 'bilek kesenler'.. Hani intihar edenlerin arafta sıkışan ruhlarını anlatıyordu.. Gülümseyemiyordu hiçbiri..! Şimdi bende oraya mı gideceğim..? Bir daha gülümseyemeyecek miyim ? Ben severdim gülümsemeyi bilirsin..! 'Yüzümde kocaman bir yarım ay'..! Artık olmayacak mı? Artık her doğan güneşe gülümseyemeyecek miyim? Ya da doğan güneşi görebilecek miyim?

Ben hayattan çok şey (!) bekleyen, basit bir insandım.. Herkes kadar insan ,Herkes kadar karanlıktım.. Sürünün parçası(!).. Sessizliği ilk bozan... Konuşacak çok şeyi olan.. İnsanları güldüren.. Onlara umut veren.. Hatta bir ikisinin yaşama tutunma sebebi.. Ben! Tutunamıyorum şimdi yaşama..

İçimden birşeyler çekiliyor.. RUHUMU ayağından yakaladım ama parmaklarım çözülmek üzere..

Çalma kapıyı artık..! Bu dünyada değiliz, ruhum ve ben.. Lütfen sinyal sesinden sonra bir mucize dileyiniz...!

Git burdan be adam..! Kan göllerimde tek başıma boğulasım var.. Git! Bu defa sadece kendimi güldürmek istiyorum.. Ölüm ;komik çünkü..! Kıskançlık dolu bir parodi.. Saçma..!

Yarın sabah uyanmayacağım evet.. Umurumda mı..? Yıldızları görmek zorunda değilim bir daha.. Ve denizin kokusu umurumda değil..

Bak gidiyor ruhum... Bitti artık... Bütün kavgalar..

Ruhum ile göz göze geldik en son.. Bir merdivenden yukarı çıkıyordu.. O sıra inatçı adam kapıyı açtı.. Beni gördü.. Bileklerime sıkıca bastırıyordu.. Ruhum; ağır ağır çıkıyordu merdivenlerden.. Daha çabuk çık diyordum içimde bir yerlerde.. Seni bu vücuda bir defa daha hapsedecekler..

Adam ağlıyordu..! Cinsiyeti yüzünden bu adlandırmaya maruz kalmış bir bedendi o..! Adam değildi aslında ya, neyse bir önemi yoktu artık.. İşte son basamak..! Başardın..!

Gittiğim yerde en çok sade kahvemi ve sigaramı özleyeceğim..!

.....................................................................................

Şey pardon..! Burası neresi..?

Araf....

Tamam doğru yerdeyim o zaman..

Ben sigara ve kahve bulabileceğim bir yer var mı acaba.... diye merak ediyordum..!

Hemen şu köşede starbucks olacak..

Vay be burada da mı..? Neyse Teşekkür ederim..

.....................................................................................

.... Sade bir kahve lütfen....

hatır-la-ma-k..!

O sokaktan geçmeyeceğim bir daha.. Tek bir yol yok ya o bakkala giden..? Seni görmek canımı acıtıyor diye değil yanlış anlama.. Seni unutalı çok oldu. Yaklaşık 29 gün ve 2 saat ve belki 23 dakika.. emin değilim.. Saymadım çünkü.. O gece ağladığım mendili hatırlıyorum sadece.. Ve bana kağıttan yaptığın gülü.. Bir de birbirimize aşık olduğumuz şarkıyı.. Başka birşey yok aklımda zaten çok geçti üzerinden..

Hatırlamak saçma..

Hatırlamak yersiz

Hatırlamak utanç verici

Hatırlamak....

Ama ben hatırlamıyorum merak etme sen.. Bu dinlediğim o şarkı değil.. Gözyaşlarımı sildiğim mendil o geceden kalmadı.. Baktığım o gülü de ben yaptım. Anılar yok.. Yok işte.. Kalmadı..

O sokaktan geçmek zorunda değilim ya.. Hem orası çok karanlık.. O gecede karanlıktı.. Aldırmamıştın yalnız gidişime.. Daha önce de karanlık sokaklardan geçip bir sevgiyi bitirmiştim ama onlar beni aydınlığa bırakmışlardı.. İlk değildi yine de karanlıklarda kayboluşum.. Sessizdi gece.. önümden geçen kediden korkmuştum.. Mendilimi elimde sımsıkı tutuyordum.. Hazırlamıştım evden çıkarken.. Gözyaşlarımı ona damlatıyordum.. Damıtıyordu acılarımı.. Gölgeler birbirine karışıyordu.. Bilirdin! Korkardım karanlıktan.. Hemde çok! Beni koruyacağına söz vermiştin.. Korumadın!

O sokaktan geçmeyeceğim bir daha.. O sokak sen kokuyor ve biraz da ben.. O oyukta bir kedi yaşıyor ve gece yarısı ıssız oluyor kaldırımları.. Sokak lambaları yanmıyor bazen.. ve dar sokakları başka karanlıklara akıyor..

Başka bir bakkal bulmalıyım ben..

Varlığımda intihar sökükleri var...!

Durdum.. Öylece durdum,kıpırdamadan.. İnsanlar bana çarpıp geçtiler.. Önemsemeden.. Işıklar gölgemi aydınlatamayacak kadar sönüktü.. Bütün insanlık çiğneyip geçti beni.. Sana bakıyordum.. Orada bir zamanlar oturmuş olduğunun bilincinde.. Bilincimi kaybetmiş bir şekilde.. Varlığımı inkar edercesine.. Bir teras katının yüksek pencerelerine bakıyordum, yerin bin kat dibinden.. Kulağımda bir melodi 'o an ' için yazılmış.. Oraya gelmeli ama; merdivenlerden çıkamamalı,insanların bana çarpıp geçmesine izin vermeli ve gölgemi kaybetmeliymişim!!!

Varlığımda intihar sökükleri var.. Delik deşiğim..kelimelerim yurdunu kaybetti.. Benim gibi.. Seni sevmekten vazgeçebileceğim bir iklime ait olacak gözyaşlarım bir gün.. Ve bir gün gölgem belirecek peşim sıra.. Bana dönecek 'gölgem' ve onunla birlikte gölge oyunları oynayacağız tekrar..!

5 Şubat 2010 Cuma

Yaşasın! İnekler süt tozu imalatına başlamış..

Komiktir değişimlere kapalıyız derken alışkanlıklarımız an be an değişiyor..Eskiden türk kahvesi içerdik.. Nescafe girdi hayatımıza.. Önce kocaman kavanozlarında.. Yadırgandı..Merak edildi.. Denendi.. Beğenildi.. Ardından sütle içilmeye başlandı..Tadı yumuşatılsın diye..Sonra küçük poşetlere girdi kahveler.. Fındıklısı,çikolatalısı,kremalısı,ikisi bir aradası,üçü bir aradası.. yetmedi sonra küçük poşetçiklerde süt tozu satılmaya başlandı..

Bugün büyük bir alışveriş merkezine(!) düştü yolum.Kuzenimle beraber.. Birer kahve içimizi ısıtabilirdi her daim.. Ve içimizi ısıtabilen belki de tek şeydi,kahve.. Ben sade severdim kahveyi.. Tadına varabilmek amacında.. O sütlü severdi..Bir sade bir sütlü kahve alabilir miyiz dedi alışkanlığına yenilerek.. Fast food çılgınlığının yıprattığı alışkanlıkları unutarak!..

Kasada ki genç,toy ve oldukça ukala çocuk; süt tozu veriyoruz yanında zaten, dedi..

Şaşırdık! utanarak aldı tepsiyi,kuzenim.. O, bulunması zor boş masaları ararken gözlerimiz ,bu sözler geldi aklıma.. Bunu yazmalıyım dedim.. Eskiden ineklerin sütünü kaynatıp içerdik..Artık teknoloji o kadar ilerledi ki inekler süt tozu imalatında.. Genleri değiştirilmiş geleneklerin.. Ve ineklerin.. Süt yine süt olsaydı ve sütün tozu yapılmasaydı.. Poşetlere girmeseydi alışkanlıklar.. Ben bu satırları yazmasaydım.. O çocuk alaycı bir tavırla konuşmasaydı.. senin gözlerin ekrana bakmaktan yorulmayacaktı.. satır aralarına sıkışmış ahh! lar olmayacaktı.. neyse müjdemi isterim süt tozu diye bir şey var!.. inekler artık süt tozu imalatı yapıyor!..

Hoşça-kal..!

Senden! Verdiklerinden,verdiklerimden,sahip olduklarımdan ve olamadıklarımdan vazgeçiyorum.. Kokun bende saklı.. Üzgünüm onu da unutacağım..Ve tadını dudaklarının.. Ve sesini.. Ve gözlerini..Ve ellerini..Ve saçlarını ve sakallarını.. O çok sevdiğim gri tişortunu ve deri ceketini.. Ve salınarak yürümeni..Ve hissettirdiklerini..Ve hissedemediklerini..Hayallerini..Hayal kurarken yüzünün aldığı şekli..Ve benim hayallerime ortak oluşlarını..Ve benim olmaya çalışmamanı.. Yalanlarını ve doğru sandıklarımı..Varlığını ve artık yokoluşunu unutacağım..

Sırayla olacak hepsi.. Ayrılık sözlerini daha en başında hazırlamıştım ben.. Elini ilk tuttuğumda.. Gözlerine bakarken ki suskunluğumun sebebiydi ayrılık esintilerim.. Saçlarını dağıtıyordu rüzgarlarım; farketmeyesin diye düzeltiyordum,okşar gibi.. Üşütüyordu seni , o yüzden sarılıyordum sıkı sıkı.. Sürekli sana gitme diyordum.. Ben gidecektim çünkü..

Sen sustun..

Ben sustum..

Kal demedin..

Gitmeyi seçtim..

Kelimeler sustu ardımdan..

Ve rüzgarım saçlarını dağıttı,düzeltmedim..

4 Şubat 2010 Perşembe

Bir Dileğim Var...!

Bir dileğim var tam 9 yıldır.. Ben çocukken henüz bir köyümüz varken ve ben her yaz oraya gitmeye mahkumken.. Anannem bana her 7 parlak yıldız gördüğünde onları say, ve bir dilek tut derdi.. Tuttuğun dilek gerçek olacak derdi.. İnandım.. İnanmaya mecburdum.. Çocuktum..Bir sürü dileğim vardı.. Gördüğüm her 7 parlak yıldızda dilek dilemeye başladım.. Yıllar geçtikçe dileklerim yıldızlar ile beraber azaldı.. Ben büyüdüm.. Yıldızlar uzaklaştı.. Binalar büyüdü. Köyümüze gitmez olduk..Ananemi daha az görür oldum.. İnançlarımı kaybettim.. Sigaraya başladım.. Her yeni paketin ilk sigarasını ters çevirmeye başladım. Dilek sigaralarım oldu. En son onu içtim.. Gerçek olacağına inanarak.. Mum diktim. Çaput bağladım yalnız ve kuru ağaçlara.. dualar ettim. Tek bir dilek için.. Bir tek dileğim kalmıştı geriye onca yıldan sonra.. Tek bir dilek hakkım.. Hiçbir dileği kabul olmamış, Tanrı'ya ulaşmadan meleklerin gölgesinde kaybolmuş tek bir dilek.. Herkesin merak ettiği ama duymaktan korktuğu bu yüzden hiç ısrar etmediği kendi anlamını yitirmeye başlamış bir dilek.. Bir dileğim var tam 9 yıldır... Saydığım her 7 yıldızdan sonra gözlerimi kapatıp dilediğim.. Bir dileğim var; aldığım her paket sigaranın ilk sigarasını ters çevirerek dilediğim.. Bir dileğim var; her gece olması için dua ettiğim.. Bir dileğim var kabul olmayan.. Benim dileğimi tanrı'ya ulaştırabilir misin?

21 Ocak 2010 Perşembe

kırmızı

HERYER KIRMIZIYDI. SEN GÖREMİYORDUN. BEN İSE SADECE KIRMIZIYI GÖRÜYORDUM. GÖKYÜZÜ KIRMIZIYDI, YERLER KIRMIZIYDI. YAĞMUR KIRMIZI YAĞIYORDU.. GÖZYAŞLARIMIN TADI KIRMIZIYDI. AÇTIM, AÇIKTIM. BİR BARAKAYDI BEDENİM.. YAĞMUR ALIYORDU. BENİ KIRMIZIYA BOYUYORDU. TÜM RENKLERİN AKSİNE KIRMIZI NETTİR. NE İSTEDİĞİNİ, NE SÖYLEDİĞİNİ BİLİR.. EĞER KIRMIZIYI SEÇİYORSAN; BEN BURDAYIM DİYORSUNDUR. BURDAYIM, BEKLİYORUM. AMA FAZLA VAKTİM YOK. GELMELİSİN. EĞER KIRMIZI GÖRÜYORSAN HER YERİ YALNIZSINDIR. DÜNYA RENKLERİNİ YİTİRMİŞTİR. SENİN BAKTIĞIN GİBİDİR HERYER. HERKESİN BİLDİĞİ GİBİ DEĞİLDİR. AŞKIN RENGİ KIRMIZIDIR MESELA. SEN; KIRMIZIYI SEVİYORSAN.

SENİ GÖRDÜĞÜM GÜN… GÖZLERİM FÜTURSUZCA VÜCUDUNDA GEZİNİP, GÖZLERİNDE SON VERMİŞTİ ANLAMLI YOLCULUĞUNA. SEN BANA BAKIYORDUN. GÖZLERİN BOŞ VE ANLAMSIZDI.RÜZGAR VARDI.. BENİM SAÇLARIM UÇUŞMUYORDU. KOKUN BURNUMA DEK GELMİŞTİ. RÜZGÂR SENDEN YANA ESİYORDU. IŞIKLARDAYDIK. BEN KIRMIZIYI BEKLİYORDUM GEÇMEK İÇİN, SEN YEŞİLİ. ELİNDE BİR KİTAP TUTUYORDUN; YEŞİL. BENİM ELİMDE Kİ KİTAP KIRMIZIYDI. BAKIŞLARIM BEDENİNDE ODAK NOKTALARI ARIYORDU. SANA YAKLAŞTIĞIM AN. ELİNLE BOYNUNDA OLMASINDAN HİÇ DE MUTLU OLMADIĞINI ANLADIĞIM KRAVATINI ÇÖZMEYE ÇALIŞIYORDUN.

MERHABA… BU KADARDI. SÖYLEYEBİLECEĞİM TEK ŞEY BUYDU. CEVAP ARAMAYAN, SONUNDA SORU İŞARETİ BARINDIRMAYAN, MASUM VE MAĞRUR BİR MERHABA. SEN DUYMAMIŞ GİBİ BAKIYORDUN BANA. GÖZLERİM ODAĞINI BULMUŞTU, GÖZLERİNDE. TEKRAR ETTİM. MERHABA… SUSUYORDUN. SEN SUSTUKÇA DÜNYA KIRMIZIYA BOYANIYORDU. BEN KIRMIZIYI SEVİYORDUM. SEN SUSTUKÇA KELİMELER KIRMIZIYA BOYANIYORDU. BEDENİM MOLEKÜLLERİNE AYRILMAYA ÇALIŞIYORDU. BİLDİĞİM TEK RENK KIRMIZIYDI SEN KONUŞANA DEK. BANA MERHABA DEDİĞİN AN DÜNYA YENİ BİR RENK İLE TANIŞTI. YEŞİL. HİÇ OLMADIĞIM KADAR YEŞİLE BÜRÜNDÜM. SEN KIRMIZIYKEN. GÜLÜMSEDİN. SAHİBİNİ ARAYAN ILIK BİR GÜLÜMSEME BIRAKTIN; ATMOSFERE. SAHİBİ OLMAK İSTEDİM. OLDUĞUMUZ YERDE DURUYORDUK. BEN ŞAŞKINDIM. SEN ANLAMSIZ. NEYİM VARDI BİLMİYORDUM. SANA BOYANIYORDUM.SEN OLUYORDUM.ELİNİ UZATTIN BANA, DOKUNABİLİRMİŞİM GİBİ.. BENİM DOKUNUŞLARIM ÖLÜM KOKARDI. DOKUNDUĞUM YERDE, DOKUNDUĞUM BEDENDE ÖLÜRDÜM. BENİÖLDÜRMEK İSTİYORDUN. ELİN HAVADA DURUYORDU. BEN ALİ DEDİN. DUYDUĞUM EN GÜZEL İSİMDİ. BEN HİÇKİMSEYDİM ARTIK. BİR İSMİM YOKTU ARTIK. HARFLERİM BEDENİMİ TERK ETMİŞTİ.. ELİN HAVADA DURUYORDU. ELİMİ UZATTIM. PARMAKLARIM PARMAKLARINA DEĞECEKTİ SANİYELER SONRA.. BEN ÖZLEYİŞ DEDİM.NE GÜZEL BİR İSİM DEDİN SAATLER SONRA, BELKİ DE GERÇEK DÜNYADA SADECE SANİYELER GEÇMİŞTİ.. BENİM DÜNYAMDA ASIRLAR OLMUŞTU. ELİM ELİNİN İÇİNDEYDİ. BİR KUŞU TUTARCASINA ÜRKEKTİ PARMAKLARIN. NE ÇOK SIKI NE DE ÇOK GEVŞEK. İSTESEMDE KURTULAMAZDIM Kİ SENDEN. SEN BIRAKMADIKÇA. AMA SEN ÇOK DA UZUN TUTMADIN ELİMİ. ELLERİNİ GEVŞETTİN, DÜŞECEĞİM SANDIM. HENÜZ UÇMAYI ÖĞRENMEMİŞTİM. VE SEN BENİ BIRAKMIŞTIN. KANATLARIM ACIYORDU ÇIRPINMAKTAN. SON CÜMLENİ SÖYLEDİN.

HOŞÇA KAL. SONUNA NOKTA KOYUNCA BİR CÜMLE SAYILABİLİRDİ DEĞİL Mİ BU KELİME. DUDAKLARIN BİRBİRİNE DEĞMEDEN SÖYLEMİŞTİN BUNU. YÜZÜNDE YARIM BİR GÜLÜMSEME VARDI. SAHİBİNİ ARIYAN ILIK BİR GÜLÜMSEME. BEN ARAFTA SIKIŞMIŞTIM. İKİ DÜNYADA KABUL ETMİYORDU VARLIĞIMI. GÜNAHKÂRLARDAN OLMUŞTUM. SANA DOKUNARAK.. SEN YÜRÜMEYE BAŞLAMIŞTIN. ARKANDA TOZU DUMANA KATAN BİR RÜZGAR VARDI.. GÖZLERİM ACIYORDU ŞİMDİDE. TOZ TANELERİ DOLMUŞTU GÖZLERİME, GÖZLERİM KIRMIZIYDI ŞİMDİ. SEN YOLUN SONUNDAN KÖŞEYİ DÖNÜP KAYBOLDUN. BEN ORDA KALDIM. BÜTÜN SÖYLENECEKLER BİTMŞTİ. BEN AVUÇİÇLERİMDE SENİN KOKUNU SAKLAYARAK KALDIM. TANIMSIZDIK…

___ BU RÜYAYI DAHA KAÇ KERE GÖRECEĞİM? ÇOK KİTAP OKUYORUM GALİBA.. ALİ DİYE BİRİ YOK!!! BENİM ADIM ÖZLEM, ÖZLEYİŞ DEĞİL. HİÇ O DURAĞA GİTMEDİM. BEN KIRMIZIYI SEVMEM Kİ!

O KIRMIZI HAPLARI ALMAYI BIRAKMALIYIM…

öylesine

Canım nasıl yanıyor sana bunu anlatamam.. Gidiyorsun..hiç senin olmamış birinin gitmesi nasıl da can acıtıyormuş.. ellerine değmedi hiç ellerim.. gözlerimiz tek noktada birleşmedi.. vedalaşırken bile korktum.. ben sarılmaktan korktum o gelecek diye.. vedalaşamadım gönlümce.. gideceğini bilseydim.. o gün son görüşüm olacak seni diye biri söyleseydi.. kollarımı hiç açmazdım.. nefes almazdım.. seni bırakmazdım.. bildiğim en güzel hikayeyi anlatırdım sana.. gitme diye.. gerçek bir şelale bulurdum.. el değmemiş bir mabed yaratırdım sana.. gideceğini bilseydim.. senin gitmene izin vermezdim..

benim olmadın hiç.. hep yalnız kıyılarında yüzdün.. ruhunu kilitledin.. kaçtın, saklandın..şimdi de gittin..gidiyorsun.. gideceğini biliyorum.. buna birşey yapamıyorum.. hiç senin olmamış ellerimi bırakıyorsun.. dudaklarının tuzunu tadamamış dudaklarımı başka dudaklara bırakıp gidiyorsun.. teninin terli kokusunu hiç tenimde duyumsayamayacağım.. gözlerindeki uzaklıkta kaybolduk ikimizde..

şimdi arkana bak.. ne göreceksin? eğer gitmediysen, ordaysan hala.. ben nerde ve nasılım diye düşünmüyorsan.. hiç senin olmayacağımı bilmiyorsan... kalbimin yerinde esen yelleri hissetmiyorsan..

acılar geçmez.. bilirim.. sen hep artacağını düşünürken o git gide azalır ama hiç geçmez.. gün gelir elini kalbine götürürsün sadece bir et parçasına çarpar elin.. yanık kokuyordur.. korkuyordur.. anlamazsın neden olduğunu.. sadece sızlar.. derinden.. çok derinde bir yerden.. orayı bulamazsın.. o kanı durduramazsın ya.. işte öyle kanıyorsun bende şimdi...

gü-nay-dın!

Günaydın der!
Günümün-aydın olup olmadığını pek de umursamayan bir kalp..
Onun için basittir "günaydın" demek..
Günaydın!
Oysa ben onun merak etmesini isterim..
Günüm_aydın değildir..
Ve aydınlanmayacaktır o bana gerçek bir gün-aydın hediye edene dek..
Bana basit cümleler kurar!
Kuralsız,öylece.
Ben o basit cümleler içinde kaybolurum bir anlam ararken..
Bir anlamı yoktur oysa..
Sadece söylenmiştir öylesine..
O zaman herkese "Günaydın"
Basitçe..

gitmek

yalnızım bu günlerde.. çünkü insanlar gider. bende gitmiştim daha önceleri.. ama onları acıtamamıştım..gittiğimde de kaldığımda da ben yara aldım.. bir defa olsun canlarını acıtamadan ölmemeliyim.. bunu yaşamalı onlar da.. bak sen gidiyorsun ya şimdi ben kanıyorum.. görüyor musun kanları? diyebilmek için kanatmak mı lazım elimi? kalbim kanıyor ama sen görmüyorsun! lanet olsun canım acır benim de, senin kadar insanım bende. bunu anlaman için ne yapmalıyım bilmiyorum? bak nefes alamıyorum.. hayır bu benim nefes alışım değil.. göğsüm inip kalkıyor sadece. nefes almıyorum.. yanılıyorsun.. anlasana ölüyorum ben.. öldürüyorsun beni.. ölüyorum.. şimdi senin kanayışlarını görür müyüm ben zannediyrsun? görmem tabi. ben kanarken sen gördün mü beni? şimdi suçlu arıyorsun sen.. hadi ben suçlu olayım problem değil.. ama kanatamayacaksın beni.. nefes alamıyorsun dimi? boğazında bir yumru var bilkiyorum.. bende de vardı zamanında.. sen de görmemiştin.. bir kitapta okumuştum şöyle diyordu; "gitmek kaybetmek değildir, kazanmak da.. gitmek gitmektir işte.. hepsi bu.."ben de gittim farzet yoktum zaten.. alışmamışım sana demek:)

17 Ocak 2010 Pazar

kahve

kahveni nasıl alırsın? en sertinden olsun:) midemde ki yaranın büyümeye ihtiyacı var.. ve benim canımı acıtmaya.. keyifli bir yolculuğa çıkmak her sabah, elimde kahve fincanım üzerimde sabahlığım.. fincanımın içinde dibi görülmeyen bir karanlık! karanlığın içinde benim suretim.. suretim yabancı kendime.. yabancılık çekmekteyim.. sızlıyor midem bu sabah yine.. neden? kahve dokunmuyor bana.. biliyorum. dokunan şey başka.. o yarayı da bantlamak lazım.. kahve kokulu bir öpücük verebilmek için sevdiğim adama, midemdeki yarayı beslemek her sabah..ve beslemek acılarımı gün be gün.. mutlu bir gülümseyiş alabilmek için kurumuş dudaklarından.. kahveyi sen seviyorsun diye sevmek ve dibi görünmeyen karanlıklarda seninle dolaşabilmek.. sen olmak.. hep olmak.. hiç olmak.. bir fincan kahve için acı çekmek.. dumanının gözlerimi sulandırması ve seni sevmek!! kahve ve sen.. bir fincan daha içelim mi sevgilim? yok midem ağrımıyor bu sabah? hadi şu yarayı biraz kanatalım..

aitlik eki

bir insan bir insana nasıl ait olabilir? yani tüm benliğini verebilir misin bir başkasına? kendini tam anlamıyla teslim edebilir misin? dans ederken gözlerini kapatıp, onun adımları ile devam edebilir misin gölge oyununa? ya gözlerini açtığında olduğun yer, masal diyarı değilde karanlıklar ise? ve masal diyarlarını kaçırıyorsan gözlerin kapalı olduğu için.. hataların seni büyütmezde küçültürse eğer? ve sen gttikçe korkaklaşırsan hayata karşı.. ve ona verdiğin benliğin senin bedenine sığmaz ise artık? kendine nasıl ait olacaksın tekrar? aitlik eki zararlı bünyeye.. ait olmamalı insan.. ait oldun mu birisine, sen olmaktan vazgeçip o oluyorsun ve o gittiğinde geride hiçbirşey kalmıyor.. ait olmamalı insan.. ait oldun mu? bu srunun cevabını sen zaten biliyorsun!!!

sonlarım ve sorularım..

sonları severim ben.. bir nokta da koymam hatta yanyana iki nokta koyarım hep.. bir noktayı silsem bile diğeri kalsın isterim.. o yüzdendir bu yazım yanlışı.. alışkanlıklarım.. hayatın hiçbir kulvarında yetmedi bana tek bir nokta.. uçlarda yaşamalıyım çünkü.. yaşadığımı hissetmek için.. sonlarım olmalı yeni başlangıçlarım için.. mutlu olmak için mutsuzluklarım olmalı.. geleceğe bakabilmek için geçmişim olmalı.. seni sevmek için nedenlerim olmalı.. bana nedenler sunabilir misin? seni neden sevmeliyim?

6 Ocak 2010 Çarşamba

yeni yıl-mış!

ben bu sene yeni yıla girmek istemedim.. mesela 2007ye tekrar dönseydim.. hem aşırı insan kalabalığı olmazdı 2010 da. trafik tıkanmaz ve hava daha az kirlenirdi mesela.. mesela bu satırları yazmak zorunda kalmazdım. mesela yılbaşına ait olmadığım bir adamın gölgesi ile dar bir sokakta nereye gittiğimi bilmeden yürüyerek girmezdim. çırılçıplak tenlerimiz birbirine değdikçe canım bu denli acımazdı. ve yılbaşı aldığım o bildik geleneğin eseri olan kırmızı iç çamaşırımı gizlemek zorunda kalmazdım kendimden. kirlenmezdi. kirlenmezdim.. yeni yıl gelmeseydi.. ve yeni bir başlangıç yapmak yerine nokta koymak zorunda kalmazdım.. eğer zaman makinasını icat edebileceğine inanan biri varsa bana haber vermeli.. annemin tarçınlı kurabiyelerine doğru masalsı bir yolculuk yapasım var.. ve 2007ye geri dönesim.. ben o yıl herzamankinden biraz daha mutluydum galiba..