Acı verici
şeyler yazıyorum ben. Hüzünlü… Böyle insanın içini çekerek okuduğu şeyler.
Belki de olması gerekenden fazla hüzün vardır içimde...
Bu sene
canımı acıtmamış gibi yaptım yokluğun için. İnsan her sene aynı günü resmi
bayram ilan eder mi mutluluğuna. O gün melatonin,
serotonin ve endorfin salgılamıyor vücudum. Mutluluğun zerresi geçmiyor
aklımdan. Yüzümde bir küçük damla
tebessüm… Bu senede yoktun. İnsanlar artık üzülmemem gerektiğini düşünüyor.
Haklılar. Biliyorum. Ama içim karman çorman…
Bir bilsen, ne çok şey var anlatmak istediğim sana. Âşık
olamadım bu sene de. Aynı işte çalışıyorum hala. Arkadaşlarım var yeni. Ama ne
zaman boş bir sandalye olsa masada, seninle hiç gitmediğimiz o yerde hayaletin
sanki gelip oturuyor yanı başıma. Bir bira söylüyor. Soğan halkalarımı
paylaşıyorum onunla. Konuşmuyor benimle. Ama duyuyor içimde ki çığlıkları.
Sigarama ortak oluyor. Kahvaltılara gidiyorum, içmeye gidiyorum, dans etmeye
gidiyorum hiç sevmesem bile. Olmuyor. Ne biçim bir yoksunluk bu anlamıyorum.
Anlamadığım için anlatamıyorum da.
Oysa sana
yine çok ihtiyacım var. Neler oldu bir bilsen. Bu deli yine ne işlere
kalkıştı! Romanımı bitirdim. Güzel de
oldu. Noterde tasdikletmek için kredi çektim. Tasdiklettim de… En mutlu
günlerimden biriydi. Görsen taksim de yürüyorum, kuşlar için bir liraya arpa
satanlardan arpa aldım minik dostlarım için. Bol bol besledim onları. Sonra
mendil satan amcalardan mendiller aldım. Islak mendiller, kuru mendiller… Sokak müzisyenlerini daha çok sevdim o gün.
Para attım müzik kutularına bolca. Sonra dosyama sarıldım gülümseyerek yürümeye
başladım. Tanımadığım insanlara günaydın dedim. Dükkânlarını yeni açan
insanlara hayırlı işler diledim. Akşam ilk iş yayınevlerine gönderdim dosyamı.
Haber bekliyorum hala…
Bu kadarla
kaldı sanma! İnternet üzerinden online yayın yapan bir dergide yazmaya
başladım. İlk yazım için kocaman 2 sayfa verdiler bana. Nasıl gururlandım
görmeliydin. Gözlerim dolu dolu defalarca okudum. Ezbere bildiğim yazıyı… Copy Center’a
gidip kuşe kağıda büyük bir boy çıktı
aldım kapağın ve yazdığım sayfanın… Sahi söylemedim dimi sana. Kapakta yazımın
başlığı vardı. Hala yazıyorum orada. Bloğumda da yazıyorum. İnsanlar ara sıra
içten mesajlar gönderiyorlar bana… Her birini nasıl özenle okuyorum bilemezsin…
Sonra sabah
oluyor. Erkenden kalkıyorum. Giyinip işe hazırlanıyorum. Servise yürürken
eskiden beraber koştuğumuz parkın içinden geçiyorum. Arabanı görüyorum bazen
park etmiş. Uçuşu yok bugün herhalde diyorum. Balkonuna bakıyorum evinizin. Rüzgâr
çanının sesini dinliyorum. Saatime bakıp hızlı adımlar ile yürüyorum. Ama bil rüzgâr
çanınıza selam vermeden geçtiğim tek bir sabahım bile olmadı.
7 sene bitti.
Ama hala hayaletin ile yaşıyorum ben. Seneye canımın biraz daha az acıması için
dua ediyorum sadece… Çünkü emin ol katlanılacak gibi değil yokluğun.
Seneye
görüşmek üzere cancağızım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder