Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

12 Aralık 2014 Cuma

Dönme Dolap



Anlatmanın zamanı geldi sanırım...

...

Elimde telefon ekrana bakakaldım. Bir damla yaş yada bir kaç emin değilim... Sinsice telefonun ekranına çarpınca hızlıca gözlerimi kırpıştırdım. Üzerime oturan öküzü ittirip nefes almaya çalıştım. Neredeyse koşarak terasa çıktım. Gökyüzüne ne kadar yakın olursam o kadar rahat nefes alırım sandım. Aklımdan onlarca cümle geçti. Onlarca söz dizimi. Ben hiçbirine inanmadım. İnsan gözünün önündekini görmüyor işte! Gerisi bana kalsın.

...

İşyerinden çıktım. Sana yazdım. Kötüyüm, seni görmem lazım diye. İşin garibi kötü olma sebebim sendin. Ama ihtiyaç duyduğum tek kişi yine sendin. Yanına geldim. Bir gün önce yanından ayrılırken kalbim yerinden çıkacak gibi olan ben, bomboş geldim. Vapura binmeden bir emanet kutusuna bırakmışım gibi hislerimi...

...

O çok sevdiğim yere götürdün beni. Hani gökyüzünün incecik bir çizgi gibi görünmesini sağlayan eski binaları olan o güzel sokağa... Martıların ve deniz kokusunun kucağına... O minicik taburelere... Oturduk. Benim aklımda binlerce soru. Sende olmayan cevaplar. Sustum. Huyum olmadığı halde. Sonra sen anladın. Bunu öğrendiğim için bana kızdın. Zaten sen hiç haksız olmadın! Bilmemeyi diler miydim bilmiyorum.

...

Kadınlık gururum _ eğer öyle birşey gerçekten varsa (ki olmasını dilerim)_ ayağımın altında ezip bir sigara yaktım. Hiç kurmadığım şekilde mantıklı cümleler kurdum. Sen hep sustun. Bu haksız birinin suçluluk duygusu ile sığındığı bir sessizlik olmadı. Bu daha çok umursamaz bir sessizlikti. Canım en çok burda yandı.

...

Bir cevap vermen umuduyla o eski bahçeye yürüdük. Ordan deniz kenarına. Tanrım! Ne çok yürüdük. Birbirimize doğru olmayan adımlar atmak ne acı... Sana teşekkür ettiğimi hatırlıyorum. Herşey için. İçinde kinaye olmayan bir teşekkür...

...

Sahilde oturuşumuz ve benim içimden 15 senedir hiç vazgeçmediğim dileğimin geçişi... Senin tahmin edişin. Ama suskunluğun! O kahrolası, o maddeleşmiş, o yangın yeri suskunluğun... Beni içine çeken beni tüketen suskunluğun...

...

Bir sürü bahane ile 5 saat geçirdik. Sonunda bırakmam seni dedin. Bırakacağını ikimizde bilirken. Ben senin yakınında ki bir meyve bahçesiydim. Eğlenceli, el altında, itaatkar... Sen beni sevemedin. Biliyorum. Kızma kendine. Benim de sevemediğim bir sürü insan geçti hayatımın kıyılarından...

...

Bunları şimdi yazabiliyorum. Tam olarak 5 ay sonra. Çünkü ben kendimi azad ediyorum bugün. Artık yeni bir başlangıcım var. Yeni bir sebep yaşamak için. Belli ki beklemek saçma. Belli ki affetmeyeceğim seni. Belli ki güneş bizim için doğmayacak...

...

O yüzden en iyisi gitmen içimden. Sana dair herşeyi silip, yırtıp attıktan sonra sıra anılara geldi. Bilirsin severim ben anıları. Ama bazen büyümek gerek... Dönme dolaptan inme vakti...

Hoşçakal...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder