Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

23 Ekim 2012 Salı

Sineklik

       






      Elleri üzerimdeydi. Bir daha hiç kendime sarılamayacaktım onun yüzünden. Tenimde yabancı kötü bir koku vardı. Yakınlarda bir çöp kamyonu varmış gibi. Oysa ne severdim yağmur yağarken camın önünde sessizce dikilip kollarımla bedenimi sarmayı. Artık yalnızca camın önünde duracağım kendime sarılamadan. Kendimden iğrenerek. Senden iğrenerek. Gökgürültüsü bastırıyor mu çığlıklarımı. Neden kimse duymuyor beni. Bu kadar mı görünmezim. Oysa yan masasında oturuyorum bir çiftin. Ve ileride en az benim kadar yalnız bir kadın daha var. Onu görüyorum. Kahve isteyeceğim, garson beni görmüyor. Görünmez olmak istemiyorum ben. Dokunulabilir, duyulabilir olmak istiyorum. Sinekliklerini kaldırmak istiyorum ruhumun. Teller ardından bakmak istemiyorum hayata. 

         Ama sen aldın ya hepsini elimden. Kimseye anlatamadım. Sessizliğime gömdüm acımı da. Kimse bilmeyecek neler yaşadığımı. Bir bedene hapsolmak ne demek bilmeyecekler. Artık bana ait olmayan bir bedene. Kapı gıcırtısında irkilen, karanlıkta yürüyemeyen, yatağının altında ki canavardan korkan 25 yaşında bir kadını kimse sevemez. Sevmeli ama. Eğlenceliydim ben. Yaşımın bir önemi yok. İnsanım hala. Nefes alıyorum. Sahi farkediliyor mu nefes aldığım. Kendi korku mabedimde yaşlanıyorum. Eşya değilim ben diye haykırasım var. Yaşıyorum ben. Duyun beni. Kimse duymuyor. İç yaralayan bir ezgi misali fısıltım. Oysa ben yağmurda şemsiyesiz yürüyecektim. Ve fırından çıkan ilk ekmekleri alabilmek için şafakta kalkacaktım yatağımdan. Çayı tavşankanı demleyecektim. Sardunyaları olacaktı balkonumun. Lavanta kokacaktı evim. Naftalin kokacaktı kazakları düşlerimin. 

       Sayende yalnızca bir gölgeyim ben. Korkulan, konuşmaya utanılan, acıyarak bakılan bir gölge. Sahi nasıl getirdin beni bu hale. Bu kadar mı ucuzdu bedenim. Ya da bu kadar mıydı ederim?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder