Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

29 Eylül 2013 Pazar

Çok sevdiysem demek ki...



       Bazen öyle bir noktada karar vermek zorunda kalıyorsun ki kendinden nefret etme sebebin oluyor.  Hele bilincin yerinde değilse yandın. Kararı senin yerine bilinçaltı denilen sinsi düşman veriyor. Şaka ile başlayan ama gerçeğe dönme hatasını gösteren bir sözcükle tüm sakladıkların tüm gizlediklerin bir bir ortaya saçılıyor. 

       Çok sevdiysem demek ki... 

      Sevdiğime hiç pişman olmadım. Çünkü en çok seni sevdim. Kendime kızmadım hiç. Bazı zamanlar iki yüzlü hissettim sadece kendimi. Saman altından su yürütüyormuş gibiydim. Dikkatli, ölçülü ama her daim umutlu... Yoo olmamalıydı haklısın. Senin baktığın gibi bakmadım ilişkimize. Sen arkadaş bulmuştun en iyisinden. Derdin, tasan, korkuların, yarım kalmışlıklarını dinleyecek ve sana moral verecek bir gönüllün vardı. En son sen açılmıştın oysa. O yüzden kıymetliydi anlattığın herşey. Kabuğunu kırmak ve içini görmek paha biçilemezdi. Seni dinlemek ibadet gibiydi. Canım çok acıyordu ama mutlu olmanın verdiği huzura sığınıyordum. Ne saçma! Kendimi bölüp, parçalamışım onca yıl. 

        Çok sevdiysem demek ki... 

     İlacım birden fazla kadeh bol alkollü içecekmiş meğersem. İçtikçe dilimin bağları, içtikçe gönlümün karları, içtikçe özümün yaraları dağıldı, dağlandı, sarıldı... Dinledikçe için karardı, şaşırdın, korktun. Bir şey beklememden korktun belki de. Ne bekleyebilirdim ki.. Savunmasız, yalnız ve bir o kadar aşıktım... 

       Çok sevdiysem demek ki...

       Dostluğunu kaybetmek çok acı benim için. Gel diyorsun hiçbir şey değişmedi... Değişti. Tüm taşlar yerinden oynadı. Artık bana eskisi gibi bakmayacağını bilmek zaten en acısı. O yüzden bırak beni. Ben kendimi bıraktım. Hiç yaşamadım say. Oraya hiç gelmedim. Seninle iki lafın belini kırmadım hiç. Bana hiç gülmedin. Biz bir yağmurun altında kolkola ıslanmadık. Biz hiç arkadaş olmadık. Biz hiç aşık olmadık! Bu sonuncusu hiç olmadı. Biz iki yabancıyız seninle yolları kesişmesin diye kaderle pazarlığa oturulan... Unut herkesi. Ben bu aşk hiç olmamış gibi sayacağım.. 

      Çok sevdiysem demek ki...

15 Eylül 2013 Pazar

El değmemiş çerez kasesi 3





Bir yol ayrımındasın kadın. Karar vermen gerek. İçkiyi bıraktın. Sigarayı bıraktın. Sıra onu bırakmakta... 11 senelik alışkanlıktı sigara bırakamam diyordun hani. Ne olmuş iki buçuk senedir aşıksan ona. Ne olmuş yani çok sevdiysen... Bırak onu kadın. Sen tabağına konan bir kaç antep fıstığından kıymetlisin. Bilmiyor işte ne çok sevdiğini. Bilmiyor seni. Bilse üzmez.  Kıyamaz sana. Kıymetlisin onun için. Ama senin istediğin şekilde değil.

Onu severken daha iyi bir insan oluyorsun biliyorum. Ama olmuyor işte, sevmiyor seni. Yürümen lazım hatta koşman. Koşarak ondan kaçman. Beklemek fayda vermez artık. Yorulmadın mı hala? Her gün gözyaşlarını içine akıtmaktan. Canın acırken gülümsemekten bıkmadın mı? Dolmadı mı çilen? Kızma bana. Seni en iyi ben anlarım. Üzgünsün. Kırgınsın. Mağlupsun. Kabul et. Demirden değilsin. Parçalanıyorsun. Yeni bir öykü bul kendine. Onu bırak. Bırak ki o da yoluna gitsin. Kendinden vazgeçip ona üzülmekten tükendin. Kimse bilmiyor seni benim gibi. Karikatür okumayı neden sevdiğini? Onunla paylaşmak için komik karikatürleri biriktirdiğini. Bilmiyor kimse ona yazıp yazıp sildiklerini. Onunla yapmak istediklerini bilmiyor kimse. Deniz gören bir yerde oturup onunla piknik yapmak istiyorsun o dizine yatmışken sırtını bir ağaca verip kitabını okumak istiyorsun farkındayım. Ve yürümeyi sevmeyen sen, onunla uzun yürüyüşler yapmak istiyorsun. Sokak çocuklarına gülümsemek beraber bir kediyi sevmek istiyorsun. Ona bakmak istiyorsun biliyorum. Uyurken izlemek uykusu kaçınca uyutmak istiyorsun. Yapma. Düşünme artık. 

Uyu şimdi kadın! Uyu ki derdin azalsın. Uyu ki daha güzel bir yarına uyan. Uyandığın yarını sev. Antep fıstığı yeme artık. Onu hatırlama. Bu yazıyı bitir. Noktayı koy artık. Onu yazma artık. Gölgeni al ve git. Ben hep buradayım. Senin ne zaman canın acısa seninle konuşacağım söz. Ama onu bırak artık. 

Ağlama dur! Kıyamam. Sil gözyaşlarını. Uyu hadi hepsi geçecek...

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak diyarların birinde, çoookk güzel bir prenses varmış. Bu prenses komşu ülkenin prensine aşık olmuş. Prens dünyanın en temiz kalpli, en iyi, en güleryüzlü adamıymış. O gülünce dünya daha güzel bir yer olurmuş. Ama ne var ki prens, prensesi sevememiş.  Kötü kalpli olduğundan değil, bir kaz çobanına aşıkmış prens. Onun daha iyi bir hayat yaşaması için uğraşır durur ama kıymet bilmez çoban prensi hep üzermiş... 

.....

Uyudun mu ? Peki mutlu rüyalar prenses...

Büyük elleri olan adamlar daha çok sevmez...





Bazı aşklar hiç yaşanmamalıdır.Mesela ilkokul da öğretmenine aşık olmamalısındır. Ya da arkadaşının sevgilisine… Bir de arkadaşına! Aşık olmak güzel şeydir bazen. Doğru kişi, doğru zaman ve doğru yer üçlemesini yakaladığında. Planlayarak aşık olabilmek mümkün olsaydı ya da tüm aşklar mutlu sonla bitebilseydi… Aşk acısı olmasaydı mesela. O da seni sevseydi. Hakkı olsaydı herkesin aşkta. Bir payı…

Biri düşseydi payına. Onu sevseydik. Hep “o” olsaydı ve sadece senin olsaydı…

Bazı aşklar yaşanmamalıdır. Zaman doğru değildir, yer doğru değildir, adam doğru değildir. Hazır değilsindir. Altı üstü küçücük bir organdır kalp dediğin. Yumruğun kadar olduğunu söyler bazıları. Yumruğun büyük olsun istersin. Çünkü kalbinde büyük olacaktır o zaman. Ve daha çok sevebileceksindir. Bu yüzden elleri büyük olan adamlar daha çok sevilir. Seni daha çok seveceği gibi saçma bir fikre kapılırsın. Güçlü adamlar seversin. Dinlenmek için. Altı üstü yumruğun kadarcık kalbinde ne hayatlar biriktirirsin. Gün gelir bir adam çıkar. Yumruğu büyük, Kalbi büyük, gülümsemesi büyük. Seni sevsin istersin. Çünkü çok sevecektir sevdiği zaman. Tanısa, bir anlasa aşık olacaktır. Günler, haftalar, aylar belki yıllarca beklersin.Senin olsun diye. Bekledikçe kaybetme korkun o kadar büyür ki onunla olmaya korkarsın.

Hayatın gerçeklerinden bahsetme zamanı. Elleri büyük adamlar daha çok sevmez. En azından seni... Vazgeçmek zorundaysan gitmeyi öğrenmelisin. Hayat öyle saçma bir o kadar da güzel ki sakın vazgeçme kadın! Biliyorum canın acıyor çok. Onunla olmak, onun seninle olmak istemesini hayal ediyorsun. Hayal etme! Seni sevseydi şimdiye dek severdi. Şairin dediği gibi; “ İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şey çıkar yada hiçbir şey çıkmaz”…

Giyin şimdi en güzel gülümsemeni ve bırak yarım kalmışlıklarını… Sevmekse mesele, başka bir adam sev ya da sana gelmesini bekle. Yarımken gitme kimseye, vebalini alma kimsenin. İyileş öyle ol biriyle olacaksan. Kimsenin hayatı senin deneme tahtan olacak kadar ucuz değil. Giyin kadın. Kokusunu bırak, kokladığın yerde. Adını bırak, duyduğun yerde. Sesini unut. Biliyorsun sonunda neler olacağını. Güçlüsün sen! Yapabilirsin. Sana inanıyorum. Ellerine değil gözlerine bak bir daha karşına gelen adamın. İnsanlığı varsa ya da merhameti onu sev. Kalbinin boyu değildir onu daha aşık yapan.Aşk merhamettir bazen. Ve merhameti olmayan adamların elleri büyüktür bazı zamanlar. Kanma!!!


(El değmemiş çerez kasesine ithafen)