Her
sene doğumgününde özene bezene yazdığım yazıları bu sene çöpe
attım.Bekleneni geciktirmek benimkisi... Olacakları ertelemek...
Unutmadım seni ama geçen yıllar çok rüzgar esmiş belli ki... Değişimişim
bilmeden. Sabah içim acıyarak uyanmadım. Sadece uyanıp işe hazırlandım.
Kahvaltımı yaptım, iş arkadaşlarımla şakalaştım, kahve içtim, çalıştım.
Bol bol çalıştım. Ekranın sağ alt köşesinde ki takvime baka baka
çalıştım.. İçim ezilir gibi olduğunda sigaraya kaçtım. Sonra yeniden
takvime bakarak çalıştım. Elime geçen her evrağa yazmam gereken tarihi
önce elim titreyerek sonra daha düzgün bir el yazısı ile yazdım. Tüm
gün. Senin doğumgünü yazdım...
En
zoru ilk günlerdir, bilemedin ilk aylar, hadi ilk sene diyelim... Sonra
her gün değil arada acır kalbin. Zamanla senede bir kaç gün... Çok
sonra (şuan olduğu gibi) senede 2 gün acır... Doğumgünün ve gittiğin
gün... İnsanların özel günleri, resmi ve dini bayramların dışında,
yaraları ve sevinçleri ile belirlenir... Bunu seninle farkettim. Sen bir
gün gitmeyi seçerek, boktan bir tarihi matem gününe çevirdin. Sırf o
günü seçtiğin için, sırf bir kaç gün sonra değil o gün gittiğin için
önemli oluverir tarih. İçimi acıtan ne yapsam unutamayacağım bir
gidiş...
Geçtikten
sonra farkedip, unuttuğum için hayıflanacağım Ahh diyeceğim günler
gelsin istiyorum... 14 yıl... Ne zaman hesaplasam hayret ettiğim...
Koskoca 14 yıl...
Doğumgünün
kutlu olsun canım... Umudunu asla kaybetmemeni, her daim mücadele
etmeni hayatla ve de kazanmanı, artık sevmediğin insanları 14 yıl önce
ki gibi kolayca silebilmeni, mutsuz olduğun yerden koşarak kaçabilmeni,
tüm dünyayı o masmavi gözlerinde görebilmeni, daha çok sevilmeni,
sevmeni, doyasıya sevmeni dilerim...
Ömrün uzun, gönül gözün açık olsun...
Nice senelere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder