Ben hayal dünyamın günlüğünü tutuyorum sadece...

29 Haziran 2011 Çarşamba

Kayıp





Kanatları kırılmış sözcüklerimin, yetim kalmış gibiler..
Kimin dna’sı ile ıslanmış amatörce yazılmış cümleler ile dolu peçete kağıtlarım böyle yapış yapış..
Kim onu bu kadar değersiz kıldı..
Kim izin verdi..
Bağır çağır şarkı söylemek zamanıdır..
Şarkılar yarım..
Sözcüklerin vatanı yok..
Ucuz bir pezevengin dilinde pelesenk şiirlerim..
Umutlarım bir tinercinin gözlerinde..
Beyni uyuşmuş yalnızlığımın..
Günün monotonluğunda unutuyorum sözlerimi..
Oysa ağzımı her araladığımda şahane hikayeler duymalı insanlar..
Ben buraya ait değilim..
Bulunduğum beton yığını, parlak merdivenler..
Asansörler.. Aynalar.. Gereksiz yansıtıcılar..
Bana utancımı yansıtıyorlar..
Birileri onların üstlerini örtmeli..
Kelimelerim gibi..
Örtünmeli sözcüklerim..
Yanlış bir hayatta açtım gözlerimi bugün, olmamam gereken bir yerde..
Maaşı iyi diye bir statüm olsun diye şairliğimden vazgeçtiğim yerde, utancımla tutunmaya çalışıyorum hayata..
Tabii hayat beni tutarsa..

26 Haziran 2011 Pazar

Merdiven..





Üzgünüm derken sesi bile titrememişti..
Neden üzgün olduğunun yazılı olduğuna inandığım mektup avuçlarının terini emmişti sanki.. Nemliydi.. Belki rutubetli.. Soramadım ona.. Kelimelerin anlamsız olduğu, soru kalıplarının yetersiz kaldığı anlardan biriydi.. Okuma-yazma bilmemeyi umdum.. Öyle olsun istedim.. Okuyamamak. İstedim.. Meğer bana yıllar geçse bile hiç bitmeyecek bir hüzün armağan ediyormuş.. Bir yazı kabiliyeti.. Farkında değildim.. Azalır sandım acım.. Geçer sandım.. Geçmedi.. Yıllar geçti.. Mektup eskidi.. Nemi kurudu.. Gözyaşlarım ıslattı.. Gözyaşlarım kurudu.. Yağmurlar yağdı üzerine.. Ona söylemediklerim birikti.. Seni çok sevdim.. Sen bir çocuğun sahip olabileceği en müthiş şeydin.. İlk oyunum.. İlk keşiflerim.. İlk aşkım.. İlk yalnızlığım.. İlk terkedilişim.. İlk şiirim.. İlk şarkım.. İlk acım.. İlk sarhoşluğum.. Seni çok özlüyorum..

Gitme diyemedim..Affetmiyorum kendimi.. Bir korkak bir aciz gibi diz çöküp yalvarmalıydım sana.. Gitmemeliydin.. Benimle kalmalıydın.. Mektubun bende hala.. Sen benim yazdıklarımdan kurtuldun zannederim.. Çocukluk giysilerin ile birlikte.. Ben atamadım.. Saklayamadım da.. Koyduğum yeri unuttum diyelim..

Bana bir sinema borcun var bilesin.. Bir de karşılıklı içmek lazım.. Birgün cesaretimi topladığımda belki.. Belki bir 5 sene daha sonra..



*** İsmini söylemeyeceğim kimseye.. Duymayacaklar benden.. Gizli öznesin cümlelerimde.. Her paragraf senle başlar şimdi.. Affetme sakın kendini.. Oyun arkadaşın affedene dek seni.. O ıslığı pencerende yeniden duyana dek.. Yeniden o küçük kız olana dek.. Hoşçakal..

23 Haziran 2011 Perşembe

Ünlem




Yalnızlığın da seni terk edene dek anlamazsın ne olduğunu..
Uykularını bölen uçurum düşüşleri olmadan!
Karanlıkta yeni suretler görmeden..
Felaket senaryoları türetmeden..
Anlamazsın..
İçini yakan susuzluğun başlamadan..
Kapılar üstüne kapanmadan..
Çayının içinde varolmayan şekeri girdaplar oluşturarak eritmeye çalışmadan..
Anlayamazsın..
Birilerinin sana söylemesi gerek..
Duyman gerek..
Görmen gerek..
Bilmek için..
Onun gittiğini..
Sonra da beklemen gerek..
Geçmesini..
Umutsuzca..
Sonra boğazını temizleyip daha az acılı bir şarkı mırıldanmaya başlaman gerek..
Sadece senin duyacağın kadar kısık bir sesle..
Kısık ateşte demlenmen gerek.
Onu unutman için..

12 Haziran 2011 Pazar

Yaz..



Güneşli bir günde kaybetmek seni..
Buzlu bir limonatanın içine akıtmak gibi gözyaşlarını..
Güneşe ve gündüze yakışır mı hiç ayrılık, acı?
Her şeyin daha steril olduğu bu iklime?
Sen hiç güneşli günlerde yazılmış ayrılık şiirleri okudun mu?
Ve hangi mutsuz son gündüze armağan?
Bana gündüzü yasaklayan bu acı neden?
Sorularım var.. Cevabını kimsenin bulamayacağı..
Güneş kadar yakıcı içimde ki..
Uyuyan canavar yanlış zamanda uyandı..
Sen yanlış zamanda gittin..
Ben yanlış zamanda ağladım..
Güneş yanlış zamanda çıktı..
Yaz erken geldi..
Saçmaladı doğa ana bu kez..
Yada eros okunu yanlış zamanda çekti..
Yapış yapış ellerim..
Tenim..
Gözyaşlarım..
Soğuk bir duş alma vaktidir şimdi..
Buzlu sularda yıkanmanın..
Ve nefesini ne kadar uzun süre tutabileceğine dair kendinle inatlaşmanın vaktidir..
Biliyorum..
Yazın kimse ölmek istemez ama..
Ben baharı bekleyemedim..

4 Haziran 2011 Cumartesi

Rastgele..




Hoşçakal Adam..
Gitmek vaktidir şimdi..
Sandalların dalgalarla dans ettiği masalsı bir diyara..
Belki bir deniz fenerinin gölgesinde güneşlenmeye..
Ne farkeder diyorsun değil mi?
Ben yokum gittiğin yerde.
Olsun..
Deniz görsün ayrılığım..
Sancılarımın üzerinde martılar uçsun..
Balıkçılar oltalarına taksın gözyaşlarımı..
Dalgalar mırıldansın çığlıklarımı..
Sanrılarıma yakamoz düşsün!
Sensizliğimin bir tadı olsun..
Gitmek vaktidir şimdi..
Uzatmadan sözü.
Bilirsin bazen, kalsan adam olmayacaktır bu aşktan..
Gitmek vaktidir şimdi..
Yokluğunun üzerine nargile istemenin, tek başına tavla oynamanın, çayını yalnızlığınla bölüşmenin vaktidir..
Şimdi, oltayı sallama vaktidir denize..
Elbet bu umman senin de karnını doyuracak..
Gitmek vaktidir şimdi..
Rastgele Kaptan..

3 Haziran 2011 Cuma

Gizli Özne Adam..





Yabancımsın benim artık..
Yabancılaşmam..
Kendimden uzaklaşmam..
Aynı sözcüğü söyleyip durduğum için kendimden utanmamsın!
Annesine çıplak kadın resimlerine bakarken yakalanmış bir çocuk kadar mahcup ve çaresizim şimdi!
Kulağına gelecek diye ödüm kopuyor!
Korkağım..
Arkasında duramam..
Dolabımda ki canavar yatağımın altında ki hayalet fırlayacak önüme diye ödüm kopuyor..
Korkularım oldun!
Her baktığım yüzde seni görür, her duyduğum seste seni arar oldum.
Filmlerden korkuyorum.. Seni görürüm diye..
Sokağa çıkamıyorum sana rastlarım diye..
Nefes alamıyorum daha çok acır diye..
Biliyorum, bilsen beni üzmezdin!
Sevmezdin de ama..
Ne yapacağını bilemez, uzaklaşırdın belki..
Kırmazdın beni, görmezdin çünkü..
İçimde ki bu şey!
Adını bulamadığım ; belki defalarca yaşadığım hiçbir kelimede anlamlandıramadığım, korkularım, acılarım,yalnızlığım,yalınlığım,yabanlığım,kadınlığım,geç kalmışlığım..
Sonsuzluğa olan inancım..
Şimdi bir kültablası gibi kokmuş ve kirli..
İyiki ona bir isim vermemişim!