Bazı yaralar
kapanmaz hiç. Sende benim hiç kapanmayacak yaramsın. Seni götürüyorum gittiğim
her yere. Şehir şehir geziyoruz şimdilerde seninle. Dünyayı dolaşma fikri var
aklımızda. Beraber düşünüyoruz artık.
Bir sürü şey
geçiyor içimden. Seni öldürmek gibi fikirler çoğu zaman. Madden değil tabi.
İnsan zihninde ki bir anıyı nasıl öldürebilir bir öğrensem. Öğrenebilsem.
Bazen kendimi sahilde buluyorum. Böyle elimde
pek sevmediğim simit. Parçalara ayırıp martılara atıyorum. Martıları da sevmem,
bilirsin. Onları doyuruyorum kendi açlığımı unutmak için.
Yokluğuna
sövüyorum gündüz vakti, utanmadan. Çekinmiyorum insanlardan, ağız dolusu
küfrediyorum. Öyle küfürler icat etti ki zihnim yokluğuna dair. Duysan
utanırsın. Ben artık utanmıyorum…
İstanbul çok kalabalık. İçim çok kalabalık.
Sıyrılamıyorum bir türlü insanlardan. İnsanlarımdan. Denizler çağlıyor içimde.
Balık tutarcasına olta sallıyorum anılarıma. Bazen gülüşün takılıyor aklıma,
bazen unutulmuş bir çizme.
Git. Yüzüne,
gülüşüne, sesine, huyuna, suyuna, duruşuna kurban olduğum git. Bırak beni. Bir
başkasına musallat ol. Git ne olur. Bu ziyaret çok uzun sürmedi mi sence
de?